SAKIN TARTIŞMAYIN!
05/01/2012
Birçok
işyerinde insanlar fikirlerini kabul ettirmek için tartışıyor. Ya da birçok
aile çocuklarıyla tartışıyor.
Tartışmak en kötü
iletişim modeli. Empati kurmayı ve anlamayı öldürüyor. En vahimi de tartışan
tarafların daha çok kendi fikirlerine bağlanmasını sağlıyor.
Nasıl mı?
BİR CEMAAT DOĞUYOR?
1954 yılında Dorothy
Martin adlı bir cemaat lideri 21 Aralık’ta dünyanın sonunun geleceğini ilan
ediyor.
Büyük bir sel felaketi
tüm insanlığı yok edecek ve sadece bir grup UFO’lar tarafından kurtarılacak.
O da tabii ki cemaat
mensupları.
Radyoda ilanlar
veriliyor. Reklamlar yapılıyor. Hatta bu sayede cemaate katılım da artıyor.
Çoğu cemaat üyesi
liderlerinin talimatıyla evlerini, arabalarını ve tüm varlıklarını satıp, büyük
yolculuk için hazırlanıyor.
Tüm cemaat üyeleri 21
Aralık günü UFO’ların onları alacağı tepede toplanıyor.
Başlarında da liderleri
Dorothy.
Ama maalesef ne sel
oluyor ne de UFO’lar geliyor.
BAĞLILIK AZALACAK MI?
Sizce bu olay üzerine
cemaat üyelerinin, liderlerine bağlılığı azılır mı?
Çoğuna göre yanıt
kesinlikle evet. Hatta çoğu kişi, cemaat üyelerinin gerçeği görüp, cemaatten
çıkacaklarını ve Dorothy’i sahtekarlık ile suçlayacağını iddia ediyor.
Ama beklenilenin aksine
cemaat üyeleri cemaate ve Dorothy’e daha da sıkı bağlanıyor.
Acaba neden?
BİLİŞSEL UYUMSUZLUK PRENSİBİ
Psikoloji bunu ‘Bilişsel Uyumsuzluk Prensibi’ ile
açıklıyor.
İnsanlar bir değere ya da inanç sistemine inandıklarında
ve bu uğurda yatırım yaptıkları zaman, ondan kolay kolay vazgeçmiyorlar.
Çünkü vazgeçerlerse şimdiye kadar yaptıkları yatırımların
boşa gideceğine inanıyorlar.
İnançlarına ters düşen veriler ortaya çıktıkça da,
inançlarına daha da çok bağlanıyor ve yeni verileri reddediyorlar.
Dorothy bu yöntemle (yani insanlara tüm mal varlıklarını
sattırarak) insanların kendi fikirlerine daha çok yatırım yapmasını sağlıyor.
Bu derecede büyük yatırım yapan insanların da cemaate bağlılıkları daha çok
oluyor.
Yatırımlarını korumak için UFO’nun gelmemesine kılıf
buluyorlar (rasyonalize ediyorlar).
DİĞER ÖRNEKLER
Bilişsel Uyumsuzluk Prensibini hayatımızın her kesiminden
görmek mümkün.
Çoğu cemaat veya kulüp üyelik şartlarını ağır kılma
eğiliminde (tabii ki amacı bağlılık ise.) Çünkü bir kulübe girmek için ne kadar
zor şartlardan geçersek, yani ne kadar yatırım yaparsak, bağlılımız da o kadar
artacak.
Hatta size ilginç bir bilgi vereyim.
Çoğu basketbol koçu çok para verilen oyuncuları sakat
olmalarına rağmen oynatma eğiliminde oluyor. Çünkü çok para verilen oyuncu
oynamazsa, koç yatırım boşa gitmiş hissini yaşıyor.
Aynı çok para verdiğimiz otel odalarından çıkmak
istemediğimiz gibi.
Ya da çok para verip aldığımız ama ayağımıza vuran
ayakkabıları giymeye devam ettiğimiz gibi.
NASA mühendislerinin hatalı olduğunu bildikleri halde,
yıllarca süren yatırımlarını korumak için Challenger Uzay Mekiğini uzaya
gönderip, 7 astronotun ölümüne sebebiyet vermesi gibi.
ARAŞTIRMA
Gerçek restoran ortamında yapılan bir araştırmada
deneklere farklı fiyatlarda şaraplar ikram ediliyor. Ama aslında hepsi aynı
şarap, sadece fiyatları farklı.
Pahalı şarap satın aldığını düşünenler şarabın daha güzel
olduğunu söylüyor.
Neden? Çünkü çok para vererek daha çok yatırım yapıyor.
TARTIŞMANIN ZARARI
İşte bu yüzden tartışma yöntemi ile birisinin fikrini
değiştirmek çok zor. Çünkü bir kişi sizinle tartışınca, kazanmak için argüman
geliştiriyor.
Argüman geliştirdikçe, yani bilişsel olarak yatırım
yaptıkça, o fikre daha çok bağlanıyor. Argüman ağızdan bir kez çıkınca, o
argüman ile tutarlı başka sözler de söylüyor. Yatırım daha da artıyor. Yatırım
arttıkça, bağlılık da artıyor.
(Tartışma programlarında bu yüzden fikrini değiştiren
görmüyoruz.)
İşte bu yüzden iş yerindeki meslektaşlarımızla ya da
çocuklarımız ile tartışmak, ikna ya da iletişim için kullanılacak en son yöntem
olmalı.
İletişimlerinizde buna dikkat etmenizde yarar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder