19 Ocak 2016 Salı

Bedelsiz Edinilen Ortaklık Paylarının Muhasebeleştirilmesi ve Vergilendirilmesi

Bedelsiz Edinilen Ortaklık Paylarının Muhasebeleştirilmesi ve Vergilendirilmesi

19 Ocak 2016

GİRİŞ


Bir şirketin başka bir şirkete ortak olması, ticari hayatın olağan akışında sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Şirketler çeşitlenme, gelişme ve büyüme amacıyla ortaklık ve birleşme yolunu seçmektedirler. Bazı durumlarda ise yapılan ticari anlaşmalar, bedelsiz hisse artırımları gibi sebeplerle ortak olunan şirketten bedelsiz hisse almak gündeme gelebilmektedir. İşte bu bedelsiz olarak alınan hisselerin nasıl muhasebeleştirileceği sorusu uygulamada birçok tereddütü de beraberinde getirmektedir.
Bu yazımızda bedelsiz olarak alınan hisse senetlerinin (hisse senetlerini alanın kurumlar vergisi mükellefi olduğu kabul edilerek), vergi kanunları karşısındaki durumu detaylı olarak incelenecektir.

1) VERGİ USUL KANUNU
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 266. maddesine göre itibari değer, her nevi senetlerle esham (paylar, hisseler) ve tahvillerin üzerinde yazılı değerdir.

Aynı kanunun 279. maddesinde ise, “Hisse senetleri ile fon portföyünün en az yüzde 51’i Türkiye’de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kar ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler, alış bedeli ile değerlenir.” denmektedir.
Alış bedeli ise, bir iktisadi kıymetin satın alınması karşılığı ödenen veya borçlanılan bedeli ifade etmekte olup, sadece iktisadi kıymetin alış değerini kapsar, alışla ilgili diğer masrafları kapsamaz.
Vergi Usul Kanunundaki bu düzenlemeler gereği, satın alınan hisse senetlerinin alış bedeli ile aktifleştirilmesi ve kayıt altına alınması gerekir. Bedelsiz hisse senedi edinmek bir satın alma işlemi olmadığı için bir alış bedelinden söz edilemeyecek, bu nedenle söz konusu hisseler itibari (nominal) değer üzerinden aktifleştirilecek yani kayıt altına alınacaktır.

2) KURUMLAR ve GELİR VERGİSİ KANUNU
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 6. maddesi hükmünde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde ise Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38. maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem içinde sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında ise Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin 40 ve 41. maddelerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bedelsiz olarak alınan hisse senetlerinin itibari değerleri üzerinden kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutulmaları gerekmektedir.

3) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 1. maddesinde, katma değer vergisinin konusunun, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerden oluştuğu ifade edilmektedir.

Kanununun 2. maddesi ise teslimi, “bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi” olarak tanımlamaktadır. Aynı maddeye göre bir malın alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdii de teslim hükmündedir.
Son olarak hizmet kavramının katma değer vergisi çerçevesindeki karşılığına bakacak olursak, Kanunun 4. maddesinde, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler hizmet olarak tanımlanmıştır. Bu işlemler; bir şeyi yapmak ve işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilmektedir.
Yukarıda açıklanan hükümler gereği bedelsiz verilen hisse senetleri Katma Değer Vergisi Kanunun konusuna girmektedir.
Ancak anılan Kanunun “Sosyal ve Askerî Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar” başlıklı 17. Maddesinin 4-e fıkrasında, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler ve sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin (24) numaralı bendinde belirtilen kurumların kredi teminatı sağlama işlemlerinin katma değer vergisinden istisna olduğu hükmü yer almaktadır.
Burada bedelsiz hisseyi veren kurumun kimliği ön plana çıkmaktadır. Bedelsiz hisseyi veren kurum banka ve sigorta muamelesi vergisine tabi bir kurum ise katma değer vergisi doğmamaktadır.
Bedelsiz hisse alımının katma değer vergisine tabi olduğu durumlarda akla gelecek bir diğer soru, katma değer vergisine tabi işlemler için katma değerin hangi bedel üzerinden hesaplanacağıdır.
Kanunun 27. maddesinde bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu belirtilmiştir. Bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de, matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücreti esas alınır.
Sonuç olarak emsal bedeli ve emsal ücreti Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit edileceğinden, bedelsiz hisse senedi almında verginin matrahı senetlerin itibari değeridir.

4) BANKA VE SİGORTA MUAMELELERİ VERGİSİ
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunun 30. maddesinde BSMV’yi banka ve bankerler ile sigorta şirketlerinin ödeyeceği hüküm altına alınmıştır. Kimlerin banker olarak sayılacağı da aynı Kanunun 28. maddesinde belirtilmiştir.

Buna göre 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca Gider Vergileri Kanununda belirtilen işlemleri esas faaliyet konusu olarak yapan aracı kurumlar banker kapsamında BSMV mükellefi olup, bu kurumlar tarafından esas faaliyet konusu olarak yapılan hisse alım-satım işlemlerinin BSMV’ye tabi tutulması gerekmektedir.
Ancak, bedelsiz hisse senedi verilmesi durumunda kanun koyucunun koymuş olduğu lehe para alınması şartı gerçekleşmediğinden dolayı, söz konusu işlem BSMV’ye tabi olmayacaktır. Başka bir deyişle bedelsiz hisse verilmesi işleminin banker statüsünde özel yetkili aracı kurumları tarafından yapılması halinde anılan şirket lehine herhangi bir para kalmadığından vergilendirme söz konusu değildir.
Diğer taraftan yukarıda da değinildiği üzere, hisse alım-satımı esas iştigal konusu olmayanlar için bu işlemler KDV’ye tabi olacaktır. Burada belirleyici unsur işlemin esas faaliyet konusu olarak yapılıp yapılmamasıdır.

5) VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunun 1. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir şekilde bir şahıstan başka bir şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabi tutulur” hükmü yer almaktadır. Burada belirtilen şahıs tanımının hakiki ve hükmü şahıs olduğu ve mal tanımının ise menkul ve gayrimenkul şeylere dahil olan haklar ve alacaklar olduğu, ivazsız intikalin ise hibe veya ivazsız iktisapları içerdiği aynı Kanunun 2. maddesinde belirtilmiştir.

Anılan hükümler çerçevesinde malların veraset yoluyla ivazsız bir şekilde bir şahıstan başka bir şahsa geçmesi bu kanunun konusuna girmekte ve vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak kurumlar vergisinin konusuna giren işlemler karşılıksız dahi olsa veraset ve intikal vergisine tabi tutulmamaktadır.

6) DAMGA VERGİSİ KANUNU
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu, söz konusu verginin konusunu 1. maddesinde belirtmiştir. Buna göre Kanuna ekli 1 sayılı tabloda yazılı kâğıtlar damga vergisine tabidir.

Bu kanundaki kâğıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder. Kanuna ekli 1 sayılı tabloda ise, belli parayıihtiva eden kâğıtlardan mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin damga vergisine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla bedelsiz verilen hisse senetleri de, itibari değer ihtiva etmeleri nedeniyle damga vergisine tabidir.

DEĞERLENDİRME
Yukarıda, (alıcının kurumlar vergisi mükellefi olması halinde) bedelsiz edinilen hisse senetlerinin vergi kanunları karşısındaki durumu incelenmiş olup, aşağıda belirtilen sonuçlara ulaşılmıştır.

·         Bedelsiz hisse senetlerinin itibari (nominal) değerleri üzerinden aktifleştirilmesi ve kayda alınması gerekmektedir.
·         Bedelsiz hisse senetleri, itibari değer üzerinden matraha dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutulmaktadır.
·         Bedelsiz hisse alımları itibari değer üzerinden KDV’ye tabidir.
·         Senetleri veren şirketin BSMV’ ye tabi olduğu durumlarda KDV söz konusu değildir.
·         Hisselerin devrinde bir bedel söz konusu olmadığından, hisseyi veren şirket BSMV’ ye tabi olsa da BSMV doğmamaktadır. Yani özellik arz eden bazı durumlarda ne KDV ne BSMV ödenmemektedir.
·         Bedelsiz hisse alınması veya verilmesi işlemi kurumlar vergisine tabi olduğu için veraset ve intikal vergisine tabi değildir.
·         Bedelsiz hisse verilmesinde itibari değerin belirtilmiş olmasından hareketle söz konusu işlem damga vergisine tabidir. Yılmaz Sezer


Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerine Ödenen Huzur Hakları

Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerine Ödenen Huzur Hakları

19 Ocak 2016
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakları varsa şirket ana sözleşmesine, yoksa genel kurul kararlarına göre ödenmesi gerekmektedir.

Eski 6762 sayılı TTK’ da huzur hakkının her oturum başına verileceğine ilişkin açık hüküm bulunurken, YTTK’ nın 394. maddesi yönetim kurulu üyelerine, yönetim kurulu toplantılarına katılmadan huzur hakkı ödeneceğine ilişkin bir anlam taşımamaktadır.

Şirket ana sözleşmesine veya genel kurul kararı uyarınca yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenebilmesi için yönetim kurulu üyelerinin toplantılara katılmaları ve toplantı başına huzur hakkı almaları gerektiği aksi halde yapılan ödemelerin transfer fiyatlandırılması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı nedeniyle cezalı tarhiyata konu olabileceği görüşündeyiz. Mesut ÇIRAK/Yaklaşım / Kasım 2015 / Sayı: 275



NAKİT AKIŞI

NAKİT AKIŞI
·          
http://i.milliyet.com.tr/YazarResimleri/fft6_mf2151.Jpeg
Çözüm  |  Yaman Törüneryaman.toruner@milliyet.com.tr »
Bir işyerine giren ve çıkan para miktarına, “nakit akışı” diyoruz.
Bir kuruluşa belli bir dönem içinde giren ve çıkan paranın bir denge içinde gerçekleşmesi, o kuruluşun yaşayabilmesi için gereklidir. Kuruluşların yaptığı para çıkışları, harcamalardan oluşurken;
para girişleri, operasyon gelirlerinden, alınan kredilerden ve ek sermaye girişlerinden oluşur.

Bir kuruluşa giren ve çıkan çeşitli paralar vardır; ancak, “nakit akışı yönetimi” sayesinde, kuruluşun “para deposu” her zaman dolu tutulmalıdır.

Para deposu tamamen tükenmese bile, gittikçe boşalıyorsa, “negatif nakit akımı”ndan bahsedilir. Aksine, depo gittikçe doluyorsa, “pozitif nakit akımı” vardır.

Bir kuruluşun “para deposu”nun tamamen boşalması, o kuruluşun iflasla karşılaşması anlamına gelir.

Operasyonel kârlılık
Bir kuruluş, nakit akımının tamamını mal ve hizmet satışlarından sağlıyorsa, kuruluşun “operasyonel kârlılığı” var demektir ve kuruluş sağlıklıdır.

Kuruluşun büyümesi için, ilave sermaye girişi yapılması gerekebilir.

Bu çeşit sermaye girişleri, borsada ek hisse satılması yoluyla da gerçekleştirilebilir. Sermaye girişleri, kuruluşun “negatif nakit akışı”nı karşılamak üzere kullanılmadığı sürece, kuruluşu büyütecektir.

İşçi ücretleri, alt yüklenicilere ödenen ücretler, kiralar, enerji giderleri, ofis harcamaları, alınan kredilere ödenen faizler ve komisyonlar, kredi geri ödemeleri, ortaklara ve yönetim kurulu üyelerine ödenen kâr payları, üretim yapabilmek için gerçekleştirilen hammadde alımları, danışman ve avukatlık ücretleri, reklam harcamaları, vergi ödemeleri, çalışanlara yapılan sosyal güvenlik katkıları, ekipman ve araç-gereç alımları ile ayrılan amortismanlar, nakit çıkışları arasında sayılır.

Nakit girişleri arasında, alınan kısa dönemli overdraft (negatif bakiye) kredileri dahil tüm krediler, müşterilerden alınan ön ödemeler, bağışlar, gayrimenkul veya menkul satışlarından elde edilen gelirler, vergi geri tahsilatları vb gelir kaynakları sayılabilir.

Nakit akışı yönetimi
Sağlıklı bir kuruluşun, tüm girdilerini nakde dönüştürüyor olması gerekir.

Bir kuruluş ne kadar kârlı olursa olsun, senetlerini, işçi ücretlerini vs zamanında ödeyemiyorsa, o şirkette bozuk bir “nakit akış yönetimi” var demektir.

Biz, giren ve çıkan paraların yönetilmesine, “likidite yönetimi” de diyebiliriz.

İyi likidite yönetimi, beklenen girdi ve çıktıların gerçekleşme zamanlarına ilişkin gerçekçi tahminler yapılmasını; bu süre içinde girdilerin az da olsa, çıktılardan fazla gerçekleşmesini hedefler. Nakit girdilerindeki gecikmeler, zaman kaybetmeden ek girdiler bulunarak sağlanmalıdır.

Müşterilerin faturaları geciktirerek ödemesi, mevsimsel dalgalanmalar veya rakip firmaların uygulamaları sonucu satışların düşmesi, özellikle kuruluşların başlangıç aşamalarında başvurulan maliyetin altında satışlar, gereksiz yüksek harcama kalemleri, kredilerin geri ödenme tarihlerinde yapılan hatalı geri ödeme taahhütleri vb uygulamalar “nakit akışı yönetimi”ni dar boğaza sokarlar.


Dünya ölçeğinde yapılan istatistikler, küçük ve işe yeni başlayan kuruluşların batma nedenleri arasında, yüzde 80 oranında, hatalı nakit akış yönetimi yapılmasının olduğunu gösteriyor.

Yıllık raporun ayrıntıları

Yıllık raporun ayrıntıları

http://i.milliyet.com.tr/YazarResimleri/fft6_mf2151.Jpeg
Çözüm  |  Yaman Törüneryaman.toruner@milliyet.com.tr »
Bir kuruluşun “yıllık rapor”u, Yönetim Kurulu Başkanı’nın sunumuyla başlar. Bu sunum, kuruluşun başarılı olduğu noktalara odaklanır; başarısız olduğu konulardaki başarısızlık nedenlerini açıklar. Yönetim Kurulu Başkanı’nın sunumu, esas itibarıyla, hissedarlar için yapılır.
İkinci bölümde, kuruluşun iş yaptığı sektördeki ve genel ekonomideki gelişim anlatılır. Varsa, çevrenin korunması adına öne çıkan çalışmalar konu edilir.
Üçüncü bölümde, kuruluşun etik değerleri, sosyal katkıları ve topluma faydaları ele alınır. Kuruluşun çalışma değerleri ve vizyonu da bu bölümün kapsamındadır.

Dördüncü bölüm, çalışanların durumu, eğitimi, 
sağlık ve iş güvenliği sorunlarının konu edildiği ve bu konudaki istatistiklerin yer aldığı bölümdür.
Beşinci bölümde, kuruluşun kreditörleri, genel verimi, satışların maliyeti, iş döndürme sürati, mevcut sermayenin nasıl kullanıldığı, amortismanlar, faiz ödemeleri, vergiler ve hissedarlara ödenecek temettü tutarlarına yer verilir.

Altıncı bölümde şirketin varlıkları gösterilir. Özellikle de yatırımcılara cazip gelecek konular ele alınır.
Yedinci bölüm, şirketin verimliliğinin ve diğer şirketlerle karşılaştırılmasının yapıldığı bölümdür. Üretilen mal ve servislerin kalitesi ve müşterilerin memnuniyeti bu bölümde incelenir.
Sekizinci bölümde, şirketin çevre konusundaki hassasiyeti, bu konudaki mevzuata uyumluluk durumu konu edilir.

Dokuzuncu bölüm, kuruluş Yönetim Kurulu üyelerinin raporunu oluşturur. Yönetim Kurulu üyelerinin sorumlulukları, görevleri, ücretleri ve gerektiğinde olay bazındaki başarıları bu bölümde anlatılır. Yönetim Kurulu üyelerinin her biri, kuruluşun yaptığı iş konusundaki profesyonel görüşlerini bu bölüme eklerler.

Onuncu bölüm, bağımsız denetçilerin rapordaki bilgilerin doğruluğu konusunda yazdığı profesyonel rapordur. Bu rapor hataların ortadan kaldırılması ve yolsuzlukların önlenmesi bakımından önemlidir.

On birinci bölüm dipnotlar bölümüdür. Bu bölümde şimdiye kadar verilen bilgiler hakkındaki detaylar yer alır. Çoğu zaman, dipnotlar, raporun kendisinden daha önemlidir.


Vergiler, kuruluşun ödediği veya ödeyeceği, doğrudan ve dolaylı vergiler ile kurumsal vergilerden oluşur. Bunlara, kuruluşun ödediği cezalar ve varsa, çevreye verdiği zararlar nedeniyle ödenen ek ödentiler eklenmelidir. Kuruluşun çeşitli biçimlerde yaptığı yardım vereklam harcamalarına da yıllık raporlarda yer verilir. Bu harcamaların yerinde olup olmadığı ve genel harcamalara oranı önem taşır.

Kimler yıllık raporla ilgilenir?
Çeşitli gruplar, yıllık raporların çeşitli bölümleriyle, ilgilenirler:
Hissedarlar; bilanço, kâr ve zarar hesabı ve temettü dağılımına bakarlar; kuruluşun ne kazandığı ve kazancının ne kadarını hissedarlarına dağıttığıyla ilgilenirler.
Çalışanlar; üst yöneticilere ne ödendiğini, çalışanların eğitimi ve yan faydaları için ne kadar para ayrıldığını ve şirketin hedeflerini öğrenmek isterler. Denetleme ve düzenleme kurumları, yönetim kurulunun bilgilendirmeleri ve bağımsız denetçilerin görüşlerine bakarlar. Böylece, yıllık raporda verilen bilgilerin hatasız ve kabul görmüş muhasebe prensiplerine uygun biçimde hazırlanıp hazırlanmadığını araştırırlar.
Maliye ve diğer kamu kurumları, ödenecek verginin hesaplanması ve çevreye verilen önem açısından bir inceleme yapacaklardır.
Kreditörler ve bankalar; şirketin varlıkları ve borçları ile bunların gerekçeleri üzerine odaklanır. Medya organları daha çok, Yönetim Kurulu Başkanı’nın açıklamaları ve şirketin genel performansıyla ilgilenir. Bir taraftan da şirkette bir yolsuzluk olup olmadığı konusunda fikir sahibi olmak isterler.

MALİ RAPORLAMA

MALİ RAPORLAMA
http://i.milliyet.com.tr/YazarResimleri/fft6_mf2151.Jpeg
Çözüm  |  Yaman Törüneryaman.toruner@milliyet.com.tr»
Günlük hayatımızda, her fırsatta, bir mali raporla karşılaşırız. Örneğin, bir lokantaya gittiğimizde, garsondan istediğimiz hesap, en basit bir “mali rapor” biçimidir. Yolsuzlukların birçoğu da, mali raporların içine gizlemek veya iki ayrı muhasebe tutmak sayesinde yapılır. Örneğin, 2008 yılındaki Lehman Brothers Skandalı’nda, şirket, 50 milyar dolara varan borçlarını, mali tablolarda “satış” olarak göstermiş ve şirketin durumu kamuoyundan gizlemişti.


Raporlamaların en düzgün biçimde yapılabilmesi için geliştirilmiş, SAP gibi yazılım programları ve uluslararası kabul görmüş denetçi firmalar vardır. Bunların çalışmaları da, Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu gibi devlet kurumları tarafından denetim altında tutulur. Özellikle de, ülkemiz borsasına veya dünya borsalarına girmiş olan şirketler, periyodik olarak denetlenir ve mali raporlar düzenlerler. Bu nedenle de, yönetimler, kuruluşların borsalara açılmasını özendirirler. Şu anda ülkemizde en iyi denetlenen ve mali tabloları, raporları incelenebilen; dolayısıyla da, vergi kaçırmaları olanaksız olan kuruluşlar, bankalardır.


Yıllık rapor...
Bir şirketin kârlılığı ve yönetimin başarı düzeyi, çeşitli raporlamalarla hissedarlara, düzenleyici kuruluşlara ve maliyeye gönderilir. Bu raporlamanın en önemli olanı, kuruluşların “yıllık raporları”dır. Bu raporda, sadece mali bilgiler değil; kuruluşun değerleri, verimliliği, çalışanları ve gerek ulusal, gerekse uluslararası sistemlere uyumluluğu yer alır. Uluslararası kabul görmüş muhasebe prensipleri, bu raporların hazırlanmasında temel rolü oynar. Yıllık raporların içinde bilanço, kâr zarar tablosu ve nakit akış tablosu en önemli açıklamaları oluşturur.
Kuruluşların mali bilgileri, yatırımları ve gelecek dönemler için öngörüleri, kuruluşun yönetimini, hissedarlarını ve kreditörlerini yakından ilgilendirir. Nakit akım tablosu, bütçeler ve gelecek dönemlerle ilgili tahminleri içeren tablolar, kuruluş yöneticileri tarafından kullanılır. Maliye’nin vergi matrahlarını hesaplamada kullandıkları tablolar, kuruluşların kamu ile paylaştığı tablolarından biraz farklı olabilir.
Her kuruluşun içinde dolandırıcılık, hırsızlık gibi, suç unsurlarına rastlanabilir. Bu konulardaki incelemeler, hukuk departmanı ile birlikte yapılır; alınacak karşı önlemler, başka bir raporlamayla yönetime bildirilir. Yine, büyük kuruluşların halkla ilişkilerini düzenleyen ve temiz çevre için yapılanları anlatan, raporları da vardır.


Muhasebe aşamaları
Muhasebeciler, herhangi bir işlemi muhasebeleştirirken ve bu işlemi raporlarken sekiz aşamalı bir yöntem kullanır. Muhasebe raporlamaları, belli bir zaman periyodu içinde, kuruluşun performansını gösterir. Muhasebe kayıtlarının doğru olup olmadığı, iç denetçiler tarafından yerinde ve anında denetlenir; varsa, yanlış kayıtlar düzeltilir. Tüm işlemler bir hesaba borç, diğer bir hesaba alacak verilmek suretiyle muhasebeleştirilir. Mali tabloların hazırlanması sırasında, borç ve alacak toplamlarının birbirine eşit olması gerekir.
Bu konuya devam edeceğim.

İş yapma kültürü

İş yapma kültürü

http://i.milliyet.com.tr/YazarResimleri/fft6_mf2151.Jpeg
Çözüm  |  Yaman Törüneryaman.toruner@milliyet.com.tr
Her ticari kuruluşta, sahiple-rinden, değerlerinden ve iş yapma biçimlerinden kaynaklanan, çalışma kültürlü vardır. London Business Scholl profesörlerinden Charles Handy, ticari kuruluşları, iş yapış biçimlerine göre 4 sınıfa ayırıyor:


Bölüm Kültürü: Daha çok devlet sektöründe bulunan bu çalışma biçiminde, yapısal olarak, bölümler (müdürlükler) belirlenmiş; işler sıkı sıkıya tarif edilmiş; iş akım sistemleri oturtulmuş; organizasyon şemaları önem kazanmıştır. Bu sistemlerde, her kişiye ayrı rol verilmiş olduğundan, zaman zaman ayrılan kişilerin yerinin doldurulmasında sıkıntılar çıktığı gözlemlenmiştir. Bu sistemde, kararlar, genellikle alt yapının ittifakı ile alınır.

Güç Kültürü: Güçlü tek kişi, organizasyonun merkezinde oturur; bütün kararları alır; kararlarına kimseyi karıştırmaz. Diğer çalışanlar sadece denileni yaparlar. Bu çalışma kültüründe, güçlü kişinin kararlarını tahmin eden, ona bağlı olduğunu hissettiren kişiler yükselirler. Şirkette çalışanların gücü, patrona yakınlıklarıyla ölçülür. Aile şirketleri bu tür çalışma kültürünün bir örneğidir.
Görev Kültürü: Daha çok teknoloji firmalarında görülür. İşler projelere bağlı olduğundan; başarı, projenin en iyi biçimde ve zamanında bitirilmesiyle ölçülür. Takım çalışması ve kişilerin uzmanlığı bu kültürün önemli özelliğidir. Bu çalışma kültüründe, şahsi hedeflerden çok, elde edilen sonuçlara bakılır.

Başarının temeli...

Ortaklar Kültürü: Ticari kuruluşun birkaç ortağı vardır ve bunlar bir iş bölümü yapmışlardır. Genellikle, birbirlerine karışmazlar ama zaman zaman bir araya gelip, fikir alışverişinde bulunurlar. Bu kültürde, kişiler, şirketin kendisinden daha önemlidir. Bir ortak mimarlık veya avukatlık bürosunda olduğu gibi, genellikle, ortaklar aynı eğitimi almış kişilerdir.
Ticari işletmenin çalışma kültürü, o işletmenin kurumsal kişiliğini belirler. Şirketler büyüdükçe, çalışma kültürleri de değişir; daha kurumsallaşır. Borsaya açılan şirketlerde, yasal zorunluluk olarak, bazı ortak çalışma kültürleri yerleşmiştir. Organizasyon şeması, hiyerarşiyi ve gücün paylaşılma biçimini belirler. Zaman içinde, şirketin değerler sistemi, başarı hikâyeleri, yazılı olmayan kuralları oluşur. Ödüller ve konulan hedefler, kendi içinde bir kontrol sistemi yaratır.
Ticari kuruluşların yönetim biçimleri, “merkezi” veya “merkezden bağımsız” yapılarda kurulurlar.
Merkezi sistemlerde güç tepededir. Orduda olduğu gibi, katı bir disiplin, kontrol ve resmi ilişki vardır. Bu sistemde, değişim yavaştır. Bir 
CEO’nun (Baş Sorumlu Yönetici) kontrolünde, işe ve kâra odaklı biçimde, tüm yetkinin her bölümün başına verildiği sistemler de “merkezi” sayılır.
Merkezden bağımsız sistemler, güçlerin paylaşıldığı, değişime duyarlı ve esnek sistemlerdir. Karmaşık, sürat gerektiren ve değişken görevler için uygundur.
Ticari işletmeler, genellikle, merkezi sisteme uygun yapılarla çalışırlar. Müşteri çeşidine, üretilen mala veya global çalışma ofislerine göre, çeşitli birimler oluşturulmuş olsa bile; bunların başında CEO vardır. Birimler arasında bir iletişim ağı (network) kurulmuş bulunsa da CEO’ya 
haber
verilmeden karar alınamaz.

Gelişmiş ülkelerdeki çoğu büyük şirketler “matriks yapı”da çalışırlar. Bu da CEO’nun liderlik yaptığı “merkezi” bir sistemdir. Ancak, her projenin, pazarlama, muhasebe, üretim, tedarik gibi ilgili birimi doğrudan direktörlere rapor verirler. Direktörler de CEO’ya bağlıdır
.

18 Ocak 2016 Pazartesi

İlginç Soru Cevaplar... http://www.istekobi.com.tr/kobi-bilgi-merkezi/isin-uzmanlari/mustafa-alpaslan-u107.aspx



KDV İadesinde Kaç Alt Firmaya Kadar İnceleme Yapılmaktadır?

30.12.2015 14:31
Firma olarak Aralık 2015'te ihracat yaptık ve bununla ilgili olarak ilk kez KDV iadesi istemeyi düşünüyoruz. Çevremizden edindiğimiz bilgiye göre; KDV iadesi alacağımız zaman bizim mal aldığımız firmanın da iki alt firmasına kadar inceleniyormuş. Biz gerçek mal alımı yapıyoruz ancak bizim mal aldığımızın 2 altında bir sorun var mıdır? Bunu nereden bilebiliriz ve bu bizi ilgilendirir mi? Ve ayrıca gerçekten KDV iadesi alan firmalarda KDV iadesi özet raporunda kaç alt firmaya kadar iniliyor? Biz iade alan firmayız Kamet ltd. Bizim mal aldığımız Sezgin ltd. Sezgin ltd mal aldığı Mutlu ltd. Mutlu ltd'nin mal aldığı Güven ltd Güven ltd'nin mal aldığı CSF yapı ltd. CSF yapı ltd'nin mal aldığı Haksöz ltd. Bu durumda biz iade için başvurduğumuzda maliye örnekteki hangi firmaya kadar KDV iade raporunda çıkar ve görür Sınır var mıdır KDV iade özet raporunda?
Mert Serin
Sayın Serin,
KDV ile ilgili bütün iade konuları hakkında KDV genel uygulama tebliği sizlere ışık tutacak talimatları içermektedir. İhracatınızın şekli önem taşımaktadır. Aracı ihracatçı mısınız yoksa imalatçı ihracatçı mısınız? Buna göre durumunuzu ve sorunuzu bu duruma göre yanıtlamak gerekir. Genel olarak alışlarınızda 3 alt kademeye inilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi 3065 sayılı KDVK ve konuyla ilgili 2015/1 KDV iç genelgesi ve KDV genel uygulama tebliğinde yer alan ilkelere göre hareket etmeniz zorunludur. Malzeme alışlarınızı mutlaka banka sistemi üzerinden ödemeniz gerekir. Ayrıca bu ihracat işlemi ile ilgili ayrıntıları bir mali müşavir ve gümrük müşaviri yardımı ile yönlendirmeniz en sağlıklı yol olarak gözükmektedir.

Fatura Alırken Sorun Yaşamamak için Neler Yapmalıyız?

30.12.2015 14:26
Merhaba Mustafa Bey,
Biz 2013 yılından beri bir firmadan mal alımı yapıyoruz ve herhangi bir sorun yaşamadık ancak şimdi bu firma sahte belge düzenlemekten dolayı biz dahil tüm satış yaptığı firmalardan faturaların çıkarılması istenmekte (Meğer firma gerçekte satış yapmanın yanında ayrıca daha fazla da sahte fatura düzenliyormuş) Ancak biz bunu nerden bilebiliriz? Sizin deneyimlerinize göre, bundan sonra mal alımı yapacağımız firmada nelere dikkat etmeliyiz ki ileride herhangi sorun yaşamayalım?
Öneriniz nelerdir teşekkür ederim.
Sevgi Kaya
Sayın Kaya,
Ticari bütün mal ve hizmet alımlarınızı sahte fatura riskinden kurtulmak için KDV genel uygulama tebliğine göre yapınız. Konuyla ilgili tebliğde ayrıntılı açıklamalar ve örnekler mevcuttur. Kişisel  çek ile ödeme yapılması halinde bunun ispat vasıtası olarak kullanılması olanaksızdır. Keza hamiline yazılı çek ile de ödeme yapmayınız. En doğrusu banka sistemi üzerinden havale veya EFT yapılmasını öneriyoruz. Ayrıca mal ve hizmet alımı yaptığınız şirketleri takip ediniz. Bunlar hakkında vergi dairelerinden mümkün olduğunca bilgi toplayınız.

8.000 TL Üzerindeki Ödemeler Nasıl Yapılır?

30.12.2015 14:20
İki konu hakkında danışmak isterim.
1-Firmanın yıl içinde bize satışı 145.000 TL'dir. Biz bu 145.000 TL'nin 130.000 TL'sini çek veya banka havale yaptık ancak kalan 15.000 TL'yi nakit olarak ödedik. Bu durumda bu durumun tespiti halinde kesilecek özel usulsüzlük cezası 145.000 TL'nin % 5' i mi yoksa sadece nakit ödeme olan 15.000 TL'nin % 5'i i olarak uygulanır.
2-Limited şirket mal alımı yapıyor ancak bunun bedelini şirket ortağına ait kredi kartı ile yapılıyor. Bu ödeme şekli banka yoluyla ödeme sayılır mı? Çünkü sonuçta banka yoluyla fakat şirket ortağının şahsi kredi kartı ile yapılmıştır.
Sezer Kahraman
Sayın Kahraman,
Ödemelerinizi bankadan yapmanız zorunludur. Çünkü siz tacirsiniz. Ayrıca gerçek usulde mükellef olmanız nedeniyle bütün tahsilat ve tediyatları bankadan geçirmeniz zorunludur. Olayınızda bakiye nakit ödeme 15.000 TL açıkta kalmaktadır. Muhtemelen durumun tespiti halinde nakit ödeme olan 15.000 TL üzerinden %5 ceza uygulanır. ikinci  sorunuz için yanıtımız ise: Limited şirket ortağı kendi şirketi için almış olduğu mal bedeline kişisel kredi kartı ile ödeme yapmış ise bu durumu kendi şirketi ile bir sözleşme yapıp belgelendirilmesi zorunludur. Kişisel kredi kartı ile şirket malzeme alımlarının ödenmesi mümkün olmakla beraber bu ilişkinin bir sözleşme ile desteklenmesi halinde ödeme banka sistemi üzerinden yapılmış bir ödeme olarak dikkate alınmaktadır.

 


SMYİB Düzenleyen ve Kullanan Firmalardan Alım Yapıldığında Ne Yapmalıyız?

03.12.2015 09:21
1- ) 2014 ve 2015 yılında yaklaşık olarak 7.000.000 TL mal alımı yaptığımız firma "Sahte Belge Düzenleyici" olarak özel esaslara tabi olmuştur. Firma normal satışın yanında ayrıca fazladan gerçek olmayan satışlarda yapmış, bu sebeple "sahte belge düzenleyici" koduna düşmüş. Bu durumda Biz ne yapmalıyız? Ödemelerimiz banka yoluyla, fatura, irsaliye ve teklif mektupları hepsi mevcuttur. Bize sanırım yakın zamanda bununla ilgili vergi müfettişi çağırır, ne yapabiliriz bu durumda? 2- ) Aynı şekilde mal aldığımız bir firma "sahte belge kullanma" koduna düşmüştür. Bu durumla ilgili ne yapabiliriz? Ödemeler banka yolu ile. Teşekkürler.
Sezin Mercan
Sayın Mercan
2014 ve 2015 yılındaki mal alımlarınızın tutarı eski ifade ile 7trilyon yeni ifade ile 7.000.000 TL'dır. Bu tutarın sizin ilgili yıllardaki mal alımlarınıza oranına bir gözatınız. Eğer diğer alışlarınızla beraber bu tutarlar 153 ticari malları hesabınızdaki nispeti önem taşır. Ayrıca, size fatura düzenleyen firmaya yapmış olduğunuz ödemelerin banka sistemi üzerinden geçip geçmediğini kontrol ediniz. Yaptığınız ödemelerin kimin tarafından bankadan çekildiği önem taşır. Sonuç olarak mal aldığınız firma hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda hangi firmalara gerçekten ve hangi firmalara ise fiktif veya komisyon karşılığı fazladan fatura kesildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Sonuç olarak size yapılacak tarhiyattan önce firmanızdan açıklama istenilecektir. Bu açıklamayı yaparken vergi dairenizle görüşüp buna göre ve KDV genel uygulama tebliğinde yer alan ilkelere göre belge ve bilgi sunmanız gerekir. Aaksi takdirde sizde (firmanız) sahte fatura kullanıcıları ile ilgili özel esaslara gireceksiniz. 


Hem Alış Hem Satış Yapılan Firmaya Ayrıca Banka ile Ödeme Şart mı?

30.12.2015 14:15
2013 yılında firmaya; Biz 238.000 TL mal satmışız. Firma bize 197.000 TL mal/hizmet satmıştır. Aramızdaki 41.000 TL borç ise banka yoluyla ödenmiştir. Şimdi vergi dairesinden gelen yazıda ilgili firmadan aldığımız 197.000 TL faturanın kayıtlardan çıkarılması istenmekte. Durumu izah ettik ancak ödemenin hepsinin bankadan yapılması gerekirdi dendi .
-Karşılıklı mal alış verişi için ayrıca ödeme bankadan mı geçmelidir? Borç ve alacak olmamasına rağmen para gönderip almamız yanlış olmaz mı?
-Karşılıklı alış verişte ödeme sorulur mu? Çünkü borç alacak yoktur mahsuplaştığımızda borç alacak kalmıyor? Ancak ödeme banka yolu olmadığından alınan KDV çıkarılması isteniyor? Bu durumda ne yapılabilir?
Teşekkürler Mustafa Bey.
Sezer Kahraman
Sayın Kahraman,
Vergi mükellefi veya tacir olmanız dolayısıyla bütün ticari işlemleriniz için ödemelerinizi yasal limit 7.000 TL'nin üzerinde olan işlemlerde mutlak surette bankadan yapmanız zorunludur. Eski limit 8.000 TL iken bu defa bu tutar 7.000 TL'ye indirgenmiştir. Sonuç olarak karşılıklı gerek alış ve satış işlemlerinizde ödemeleri bankadan yapmanız gerekmektedir. Aksi takdirde her işlem için ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası ödemeniz gerekecektir. (213 sayılı VUK md.353)

Vergi Memurları Şirket Bilgisayarını İnceleyebilir mi?

09.11.2015 11:27
3 gün önce işyerine vergi dairesinden bir vergi dairesi yoklamacısı ile vergi dairesi memuru geldi. Bazı sorular sordu ve yoklama yaptılar. Ancak bu işlem bitikten sonra hesapların tutulduğu bilgisayarı incelemek istemiş ve hesapları bilgisayardan kontrol etmesi gerektiğini söylemiştir. Yine çalışan arkadaşın kendi tutmuş olduğu ajandasındaki notları kontrol etmek istemiştir. Bu vesileyle konu hakkında bir kaç soru sormak isterim şöyle ki;
- Firmaların adresine gidip bilgisayarlarının içeriğine girerek kontrol yapılabilinir mi? Bu tür incelemeye yetkisi olan kimse var mıdır?
- Yine firma merkezine gidilip fatura ve yasal defterlere hiç süre vermeden el koyulup götürülebilinir mi? Buna yetkisi olan kimseler var mıdır?
- Yine şirket merkezine gidildiğinde çalışanların kendi şahsi ajanda ve notlarını incelemek isteyebilirler mi? Buna yetkili kimseler var mıdır? Bu konu önemli midir? Biz bu durumlarda ne yapmalıyız? Şirketler ne yapmalıdır? Konu hakkında bilgi vermenizi rica ederim. Teşekkürler
Serhan Simsirli
Sayın Simsirli,

213 sayılı VUK kanununa göre yoklama memurları denetime tabi mükellefin iş yerinde yoklama yapabilirler. Yoklama işlemi VUK md. 127 hükmüne göre iş yerinde maddi olayları ve mükellefiyetle ilgili hususları araştırmaktır. Bu arada iş yerinde mevcut olayları ve personel tespiti konuları kayıtları kontrol edebilir. Varsa kasa mevcudu sayabilir.


Bunun dışında defter ve belgelerin incelenebilmesi için incelemeye yetkili bulunan müfettişler tarafından mükellefe 15 günden az olmamak üzere süre verilir. Yoklama memurlarının vergi incelemeye yetkisi yoktur. Sorunuz da yer alan yoklama memurları iş yerinde sadece maddi olayları denetleyebilir. Bunun dışında kilitli kasanın açılması, açtırılması mümkün değildir. Kişisel ajandaların incelenmesi mümkün değildir. Diğer taraftan ortada bulunmadıkça çekmecede yer alan kişisel ajandanın incelenmesi mümkün değildir. Bu gibi arama işlemlerinin yapılabilmesi için 213 sayılı VUK md. 135'inci hükmüne göre vergi müfettişleri tarafından aramalı inceleme kararı alınması zorunludur. Bu gibi konularda ancak VUK md. 142 ve 143'üncü maddede belirtilen koşulların varlığına bağlıdır. Arama kararını ancak bir kez ve uygun bir saatte ve zamanda sulh yargıcı verebilir. Sonuç olarak sorunuzdaki yoklama memurlarının kişisel ajandalarınıza el koyması veya istemesi olanaksızdır.



Kaynak ; http://www.istekobi.com.tr/kobi-bilgi-merkezi/isin-uzmanlari/mustafa-alpaslan-u107.aspx