16 Kasım 2015 Pazartesi

Şirket Ortağının, Şirkete verdiği borç parada İkrazatcılık (Tefecilik) durumu


05 Kasım 2015
Sermaye şirketleri ticari faaliyetlerinin devamı sırasında zaman zaman sermaye yetersizliğinden kaynaklanan finansman gereksinimlerini ortaklardan borç para alarak karşılanmaktadırlar.  İşte bu nokta da borç veren ortak ve alan şirketin bu işlem nedeniyle yasalar karşısındaki durumu tamamen açıklığa kavuşmadığı görülmektedir.
Borcun şirkete faizli yada faizsiz verilmesi durumunda, borç verme işlemi “esas iştigal konusu” olmadığından hareketle, 6802 sayılı gider vergisi kanunu açısından“ikrazatçılık” sayılmayacaktır.  Ancak vergi mevzuatı açısından böyle olmadığı anlaşılmaktadır.

Dolaysıyla, ortağın bir defaya mahsusu şirkete borç vermesi ve karşılığında herhangi bir faiz geliri elde etmemesi halinde, borç işlemi ortaklık yapısı içinde kendi servetinden verilen bir borç olduğu ve diğer müşteri alacakları ile kıyaslandığında tahsilat süresinde ciddi bir farklılık bulunmadığı dikkate alındığında, 193 sayılı gelir vergisi ve 5520 sayılı kurumlar vergisi bakımından, tenkidi gerektirir bir husus bulunmadığı kanaatindeyiz. 
Dolaysıyla, ortak tarafından faiz geliri de elde edilmediği için alacak faizi gelirinin şartları oluşmadığından, ayrıca beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır. 
Ancak,  borcun şirkete bir defa da olsa faiz karşılığında verilmesi durumunda; Hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı ile ilgili tutar hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacaktır. Bu kısım için hesaplanacak faiz KVK’nın 11 maddesine göre kurum kazancının tespitinde gider kabul edilmeyecektir. 

Buna göre, borç para için hesaplanacak faiz tutarının örtülü sermayeye isabet eden kısım, ortak bakımından dağıtılmış kar payı sayılarak, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 maddesine göre % 15 oranında stopaj yoluyla vergilendirilecektir. Diğer taraftan örtülü sermayeyi aşmayan kısmına ise isabet eden faiz tutarı ise alacak faizi olarak vergilendirilecektir.

Olay, katma değer vergisi açısından değerlendirildiğinde; Şirket ortağın borç parayı, şirkete faizli ya da faizsiz vermesi sonucu değiştirmeyecektir. Her iki halde de KDV hesaplanması gerekecektir. 

Borç verme işleminin sözleşmeye dayandırılması halinde de Damga vergisi hesaplanacağı tabidir.

Bu açıklamalar ışığında, şirket ortaklarının, şirketlerine sermaye koymak suretiyle ortaklık payını artırmak yerine belli zaman aralıklarında ve sürekli olarak şirkete faiz karşılığı veya faiz almaksızın borç vermeleri vergi incelemelerinde büyük sorunlar yaratacağı kaçınılmazdır. O nedenle mükelleflerin bu sorunlarla karşılaşmamak için borç verme yerine sermaye taahhüdünde bulunmalarının daha doğru olacağı kanısındayız. 

Mahmut TALAY E-Yaklaşım / Kasım 2015 / Sayı: 275

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder