Şirket Ortağının,
Şirkete verdiği borç parada İkrazatcılık (Tefecilik) durumu
|
05
Kasım 2015
|
Sermaye şirketleri ticari
faaliyetlerinin devamı sırasında zaman zaman sermaye yetersizliğinden kaynaklanan finansman gereksinimlerini
ortaklardan borç para alarak karşılanmaktadırlar. İşte bu nokta da
borç veren ortak ve alan şirketin bu işlem nedeniyle yasalar karşısındaki
durumu tamamen açıklığa kavuşmadığı görülmektedir.
Borcun şirkete faizli yada
faizsiz verilmesi durumunda, borç verme işlemi “esas iştigal konusu” olmadığından hareketle, 6802 sayılı gider vergisi
kanunu açısından“ikrazatçılık” sayılmayacaktır. Ancak vergi mevzuatı açısından böyle olmadığı
anlaşılmaktadır.
Dolaysıyla, ortağın bir defaya
mahsusu şirkete borç vermesi ve karşılığında herhangi bir faiz geliri elde
etmemesi halinde, borç işlemi ortaklık yapısı içinde kendi servetinden
verilen bir borç olduğu ve diğer müşteri alacakları ile kıyaslandığında
tahsilat süresinde ciddi bir farklılık bulunmadığı dikkate alındığında, 193
sayılı gelir vergisi ve 5520 sayılı kurumlar vergisi bakımından, tenkidi
gerektirir bir husus bulunmadığı kanaatindeyiz.
Dolaysıyla,
ortak tarafından faiz geliri de elde edilmediği için alacak faizi gelirinin
şartları oluşmadığından, ayrıca beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır.
Ancak, borcun şirkete
bir defa da olsa faiz karşılığında verilmesi durumunda; Hesap dönemi içinde
herhangi bir tarihte kurumun öz
sermayesinin üç katını aşan kısmı ile ilgili tutar hesap dönemi için örtülü
sermaye sayılacaktır. Bu kısım için hesaplanacak faiz KVK’nın 11 maddesine
göre kurum kazancının tespitinde gider kabul edilmeyecektir.
Buna göre, borç para için
hesaplanacak faiz tutarının örtülü sermayeye isabet eden kısım, ortak
bakımından dağıtılmış kar payı sayılarak, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94
maddesine göre % 15 oranında stopaj yoluyla vergilendirilecektir. Diğer
taraftan örtülü sermayeyi aşmayan kısmına ise isabet eden faiz tutarı ise
alacak faizi olarak vergilendirilecektir.
Olay, katma değer vergisi
açısından değerlendirildiğinde; Şirket ortağın borç parayı, şirkete faizli ya
da faizsiz vermesi sonucu değiştirmeyecektir. Her iki halde de KDV
hesaplanması gerekecektir.
Borç verme işleminin sözleşmeye dayandırılması halinde de Damga
vergisi hesaplanacağı tabidir.
Bu açıklamalar ışığında, şirket ortaklarının,
şirketlerine sermaye koymak suretiyle ortaklık payını artırmak yerine belli
zaman aralıklarında ve sürekli olarak şirkete faiz karşılığı veya faiz
almaksızın borç vermeleri vergi incelemelerinde büyük sorunlar yaratacağı
kaçınılmazdır. O nedenle mükelleflerin bu sorunlarla karşılaşmamak için borç
verme yerine sermaye taahhüdünde bulunmalarının daha doğru olacağı
kanısındayız.
Mahmut TALAY E-Yaklaşım /
Kasım 2015 / Sayı: 275
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder