16 Kasım 2015 Pazartesi

KENDİME YAZILAR


Seçim öncesi verilen vaatlerin yerine getirilme zamanı geliyor. Bunlardan en önemlisi asgari ücretin net olarak 1.000 TL’den 1.300 TL’ye çıkarılması. Asgari ücretin bu şekilde artırılmasının işverene getireceği yük 20 – 25 milyar TL arasında hesaplanıyor. İşverenler, bu artışı kendi başlarına karşılamalarının çok zor olduğunu, özellikle küçük işletme grubunda çok sayıda işten çıkarma olayı yaşanacağını söylüyorlar. Önce asgari ücretin yüzde 30 arttırılmasının yaratabileceği sorunlara bir bakalım.

Asgari ücretin yüzde 30 oranında artırılması diğer ücretlerin de artırılmasına yol açabilecektir. Diyelim ki 9 kişi çalıştıran bir işletme söz konusu. Bu işletmede çalışanların üçü asgari ücretle, üçü 1.100 TL net ücretle, kalan üçü de 1.200 TL net ücretle çalışıyor olsun. Bu işletme, bu yeni düzenleme gereği asgari ücretle çalışan üç kişiye yüzde 30 ücret artışı yaptığında ister istemez diğer çalışanlarına da ücret artışı yapmak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde asgari ücretle çalışan üç kişi diğerlerinin önüne geçer. Bu da işletmede çalışanlar arasında ciddi sıkıntılar yaratır. Bunu önlemek isteyen işletmenin zorunlu olarak öteki çalışanlarına da ücret artışı yaptığını düşünelim. Aşağıdaki tablo bu durumu gösteriyor.

Çalışan sayısı
Net ücret
Toplam
Artış Oranı (%)
Artış sonrası Net ücret
Artış sonrası Toplam
3
1.000
3.000
30
1.300
3.900
3
1.100
3.300
25
1.375
4.125
3
1.200
3.600
20
1.440
4.320
Aylık Toplam
9
9.900
12.345
Yıllık Toplam
118.800
148.140

Bu hesaplama net ücretler üzerinden yapılmıştır. Buna göre işletmenin yalnızca net ücretlere bakılarak ortaya çıkan yıllık maliyet artışı (148.140 – 118.800 =) 29.340 TL’dir.

Net ücretler üzerinden yapılan bu hesaplamada bile işletmeye gelen maliyet artışı yüzde 25 dolayındadır. İşin içine vergi ve SGK primleri girdiğinde maliyet farkı daha yukarılara gidecektir.

Bu artışın bazı sonuçları olur:
(1)   Bazı işletmeler bu yükü kaldıramayacağı için çalışanların sayısını azaltma yoluna gider. Bu, işsizliği artırır.

(2)  İç pazara mal satan işletmelerin bir bölümü maliyetlerine gelen bu yükü fiyatlarına yansıtır. Bu, enflasyonu artırır. İşletmelerin bir bölümü ise bu artışı fiyatlarına yansıtamaz ve zarar ederler. Bir süre sonra kapanan işletmeler görürüz. Bu, işsizliği artırır.

(3)  İhracata yönelik işletmeler dış pazarlardaki darlıklar nedeniyle maliyetlerine gelen bu artışı kolay kolay fiyatlarına yansıtamazlar. Bu, onların kârını düşürür, bazılarında zarara yol açabilir. İhracatta düşüşler ortaya çıkabilir.

Devlet, ortaya çıkacak bu artışın bir bölümünü karşılayabilir mi? Karşılayabilir ama bunun da bir maliyeti vardır. Mesela, özel kesimde oluşacak bu ücret artışından kaynaklanacak vergi artışı bu maliyet artışının karşılanmasında kullanılabilir. Buna ek olarak örneğin faiz gelirlerinden yapılan vergi kesintisi oranları 2’şer puan artırılabilir. Kuşkusuz bunların da bazı sonuçları vardır. Örneğin faiz gelirlerindeki gelir vergisi oranları 2’şer puan artırılırsa bankalar ister istemez mevduat faizlerini ve dolayısıyla kredi faizlerini artırmak zorunda kalırlar. Bu da hem büyüme üzerinde hem de yanlış söylemlerle faize karşı duyarlılığı iyice artırılmış olan toplum üzerinde sıkıntı yaratabilir.

Son bir konuya daha değinelim. Özel kesimde özellikle asgari ücretlilere yapılacak bu ücret artışlarının kamu kesimindeki ücret pazarlıkları için baz oluşturacağını, kamu kesiminde çalışan memur ve işçilerin bu artışlara odaklanarak talepte bulunacağını da dikkate almak gerekir. Kamu kesiminde ortaya çıkacak enflasyon üstü ücret artışları, enflasyonu körüklemesinin yanında bütçe açığını da artırır.

Ekonomi politikası, kolay görünen ama aslında oldukça zor olan bir konudur. Ekonomi bilimiyle, siyaseti harmanlayarak eldeki olanaklarla neleri yapabileceğinize karar vermenizi gerektirir. Siyaset ağır basmış ve eldeki olanakların ötesinde işlere girişmişseniz bunun ekonomideki bedeli enflasyon, bütçe açığı veya cari açık ya da hepsinin bir arada görüleceği daha büyük bir istikrarsızlık hali olarak karşınıza çıkar. Ekonominin yaşama yansıması sürekli olarak kırk katır mı kırk satır mı sorusuna yanıt aranmasından başka bir şey değildir.

İşte bütün bu nedenlerle ben burada seçimden önce yazdığım ‘Bütçe Açığını Artırmadan Büyüme Oranı Artırılabilir mi’ başlıklı yazımda bu konuyu tartışmış ve önerimi açıklamıştım. Meraklısı için link:
http://feeds.feedburner.com/~r/KendimeYazilar/~4/UdI53q1WHuw?utm_source=feedburner&utm_medium=email


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder