16 Kasım 2015 Pazartesi

Şirket Ortağının, Şirkete verdiği borç parada İkrazatcılık (Tefecilik) durumu


05 Kasım 2015
Sermaye şirketleri ticari faaliyetlerinin devamı sırasında zaman zaman sermaye yetersizliğinden kaynaklanan finansman gereksinimlerini ortaklardan borç para alarak karşılanmaktadırlar.  İşte bu nokta da borç veren ortak ve alan şirketin bu işlem nedeniyle yasalar karşısındaki durumu tamamen açıklığa kavuşmadığı görülmektedir.
Borcun şirkete faizli yada faizsiz verilmesi durumunda, borç verme işlemi “esas iştigal konusu” olmadığından hareketle, 6802 sayılı gider vergisi kanunu açısından“ikrazatçılık” sayılmayacaktır.  Ancak vergi mevzuatı açısından böyle olmadığı anlaşılmaktadır.

Dolaysıyla, ortağın bir defaya mahsusu şirkete borç vermesi ve karşılığında herhangi bir faiz geliri elde etmemesi halinde, borç işlemi ortaklık yapısı içinde kendi servetinden verilen bir borç olduğu ve diğer müşteri alacakları ile kıyaslandığında tahsilat süresinde ciddi bir farklılık bulunmadığı dikkate alındığında, 193 sayılı gelir vergisi ve 5520 sayılı kurumlar vergisi bakımından, tenkidi gerektirir bir husus bulunmadığı kanaatindeyiz. 
Dolaysıyla, ortak tarafından faiz geliri de elde edilmediği için alacak faizi gelirinin şartları oluşmadığından, ayrıca beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır. 
Ancak,  borcun şirkete bir defa da olsa faiz karşılığında verilmesi durumunda; Hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı ile ilgili tutar hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacaktır. Bu kısım için hesaplanacak faiz KVK’nın 11 maddesine göre kurum kazancının tespitinde gider kabul edilmeyecektir. 

Buna göre, borç para için hesaplanacak faiz tutarının örtülü sermayeye isabet eden kısım, ortak bakımından dağıtılmış kar payı sayılarak, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 maddesine göre % 15 oranında stopaj yoluyla vergilendirilecektir. Diğer taraftan örtülü sermayeyi aşmayan kısmına ise isabet eden faiz tutarı ise alacak faizi olarak vergilendirilecektir.

Olay, katma değer vergisi açısından değerlendirildiğinde; Şirket ortağın borç parayı, şirkete faizli ya da faizsiz vermesi sonucu değiştirmeyecektir. Her iki halde de KDV hesaplanması gerekecektir. 

Borç verme işleminin sözleşmeye dayandırılması halinde de Damga vergisi hesaplanacağı tabidir.

Bu açıklamalar ışığında, şirket ortaklarının, şirketlerine sermaye koymak suretiyle ortaklık payını artırmak yerine belli zaman aralıklarında ve sürekli olarak şirkete faiz karşılığı veya faiz almaksızın borç vermeleri vergi incelemelerinde büyük sorunlar yaratacağı kaçınılmazdır. O nedenle mükelleflerin bu sorunlarla karşılaşmamak için borç verme yerine sermaye taahhüdünde bulunmalarının daha doğru olacağı kanısındayız. 

Mahmut TALAY E-Yaklaşım / Kasım 2015 / Sayı: 275
     Vergi incelemelerinde uyulması gereken usul ve esaslarda bazı değişiklikler yapıldı


13 Kasım 2015
Vergi Usul Kanunu'nun 140. maddesinde, vergi incelemesi yapanların inceleme sırasında uymaları gereken esaslar hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin sonunda ise vergi incelemelerinde uyulacak diğer usul ve esasların Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceğine hükmedilmiştir.
Bu hüküm çerçevesinde "Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" çıkarılmış olup, söz konusu Yönetmelik 31.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüktedir.
Bu kez 6 Kasım 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren bir Yönetmelik'le (Yeni Yönetmelik) yukarıda belirtilen Yönetmelik'te (İnceleme Yönetmeliği) bazı değişiklikler yapılmıştır. Aşağıda bu değişikliklerin sadece mükellefler açısından önemli olanlarına değinilmiştir:

1. Tutanak aşamasında yapılması muhtemel işlemler hakkında mükellefe bilgi verilmesi:

İnceleme Yönetmeliği'nin 16. maddesinde inceleme tutanakları ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Yeni Yönetmelik'le bu maddeye eklenen dördüncü fıkra ile tutanağa istinaden yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğuna dair mükellefe bilgi verilmesi hususu düzenlenmiştir. Eklenen fıkra aşağıdadır:
"Tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğu ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğu mükellefe izah edilir."

"İnceleme tutanaklarında yer alacak unsurlar" başlıklı 17. maddeye de yukarıdaki değişikliğe paralel olarak yeni bir ibare eklenmiştir.

Buna göre vergi incelemesi ile ilgili düzenlenecek tutanaklara, yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğunun tutanağın düzenlenmesinden önce bildirildiği hususu eklenecektir.

2. İnceleme sırasında mükellef tarafından ibraz edilen muktezalar:

İnceleme Yönetmeliği'nin "Raporların mevzuata uygun olması" başlıklı 18. maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir. Buna göre mükelleflerin inceleme konusuyla ilgili inceleme elemanına ibraz ettiği muktezanın (özelge) tutanağa dahil edilmesi gerekmektedir. Muktezanın mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı konusu ise inceleme elemanı tarafından inceleme raporunda değerlendirilecektir. Eklenen fıkra aşağıdadır:

"Mükelleflerin, inceleme sırasında vergi kanunlarına göre eleştiri konusu yapılacak hususlarla ilgili olarak inceleme elemanına özelge ibraz etmesi durumunda, özelge inceleme tutanağına dâhil edilir. Özelgenin mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı hususu, inceleme elemanı tarafından düzenlenen raporda değerlendirilir."

3. Özel hesap dönemine tabi mükelleflerde aylık vergilere ilişkin yıllık rapor düzenlenmesi:

İnceleme Yönetmeliği'nin "Vergi inceleme raporlarının düzenlenmesi" başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrasında, vergilendirme dönemi bir yıldan kısa olan vergilere ilişkin vergi inceleme raporlarının, her bir döneme ilişkin matrah ve/veya vergi farkları ayrı ayrı gösterilmek suretiyle ve takvim yılı aşılmamak koşuluyla tek bir rapor olarak düzenlenebileceği hükmü yer almaktaydı. Bu fıkraya eklenen ibareler ile özel hesap dönemine tabi mükelleflerde yapılacak olan söz konusu incelemelerde (KDV, BSMV, damga vergisi, muhtasar gibi) takvim yılı yerine özel hesap döneminin esas alınacağı belirtilmiştir. İlgili fıkranın son hali aşağıdadır:
"Vergi inceleme raporları, vergi türü ve dönemi itibarıyla ayrı ayrı düzenlenir. Vergilendirme dönemi bir yıldan daha kısa olan vergilere ilişkin vergi inceleme raporları, her bir döneme ilişkin matrah ve/veya vergi farkları ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hesap dönemine göre kazançları tespit edilenler için takvim yılı aşılmamak koşuluyla özel hesap dönemine tâbi mükelleflerde ise özel hesap dönemine tekabül edecek şekilde tek bir rapor olarak düzenlenebilir."

4. İnceleme sonucunda eleştiriyi gerektiren bir hususa rastlanmaması durumunda mükellefe bildirim:

İnceleme Yönetmeliği'nin 19. maddesinin aşağıdaki dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Vergi kanunlarına göre yapılan incelemeler sonunda eleştiriyi gerektiren bir hususa rastlanmaması halinde bu durum, incelemeyi yapan tarafından düzenlenecek bir rapor ile nezdinde inceleme yapılana bildirilir."

5. Uluslararası bilgi değişimi amacıyla yapılacak incelemeler:

İnceleme Yönetmeliği'ne eklenen aşağıdaki 23/A maddesinde, uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimine ilişkin hükümler çerçevesinde bilginin sağlanmasına yönelik gerçekleştirilecek araştırmalara öncelik verilmesi gerektiği belirtilmiş ve bu incelemelerin tamamlanma süresi belirlenmiştir.
"Uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimine ilişkin hükümler çerçevesinde bilginin sağlanmasına yönelik gerçekleştirilecek araştırmalar öncelikli olarak ele alınır ve en kısa zamanda tamamlanır. Bu süre, bilgi talebinin Başkanlığa (Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı) ulaştırıldığı tarihten itibaren iki ayı geçemez."

E&Y

KENDİME YAZILAR


Seçim öncesi verilen vaatlerin yerine getirilme zamanı geliyor. Bunlardan en önemlisi asgari ücretin net olarak 1.000 TL’den 1.300 TL’ye çıkarılması. Asgari ücretin bu şekilde artırılmasının işverene getireceği yük 20 – 25 milyar TL arasında hesaplanıyor. İşverenler, bu artışı kendi başlarına karşılamalarının çok zor olduğunu, özellikle küçük işletme grubunda çok sayıda işten çıkarma olayı yaşanacağını söylüyorlar. Önce asgari ücretin yüzde 30 arttırılmasının yaratabileceği sorunlara bir bakalım.

Asgari ücretin yüzde 30 oranında artırılması diğer ücretlerin de artırılmasına yol açabilecektir. Diyelim ki 9 kişi çalıştıran bir işletme söz konusu. Bu işletmede çalışanların üçü asgari ücretle, üçü 1.100 TL net ücretle, kalan üçü de 1.200 TL net ücretle çalışıyor olsun. Bu işletme, bu yeni düzenleme gereği asgari ücretle çalışan üç kişiye yüzde 30 ücret artışı yaptığında ister istemez diğer çalışanlarına da ücret artışı yapmak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde asgari ücretle çalışan üç kişi diğerlerinin önüne geçer. Bu da işletmede çalışanlar arasında ciddi sıkıntılar yaratır. Bunu önlemek isteyen işletmenin zorunlu olarak öteki çalışanlarına da ücret artışı yaptığını düşünelim. Aşağıdaki tablo bu durumu gösteriyor.

Çalışan sayısı
Net ücret
Toplam
Artış Oranı (%)
Artış sonrası Net ücret
Artış sonrası Toplam
3
1.000
3.000
30
1.300
3.900
3
1.100
3.300
25
1.375
4.125
3
1.200
3.600
20
1.440
4.320
Aylık Toplam
9
9.900
12.345
Yıllık Toplam
118.800
148.140

Bu hesaplama net ücretler üzerinden yapılmıştır. Buna göre işletmenin yalnızca net ücretlere bakılarak ortaya çıkan yıllık maliyet artışı (148.140 – 118.800 =) 29.340 TL’dir.

Net ücretler üzerinden yapılan bu hesaplamada bile işletmeye gelen maliyet artışı yüzde 25 dolayındadır. İşin içine vergi ve SGK primleri girdiğinde maliyet farkı daha yukarılara gidecektir.

Bu artışın bazı sonuçları olur:
(1)   Bazı işletmeler bu yükü kaldıramayacağı için çalışanların sayısını azaltma yoluna gider. Bu, işsizliği artırır.

(2)  İç pazara mal satan işletmelerin bir bölümü maliyetlerine gelen bu yükü fiyatlarına yansıtır. Bu, enflasyonu artırır. İşletmelerin bir bölümü ise bu artışı fiyatlarına yansıtamaz ve zarar ederler. Bir süre sonra kapanan işletmeler görürüz. Bu, işsizliği artırır.

(3)  İhracata yönelik işletmeler dış pazarlardaki darlıklar nedeniyle maliyetlerine gelen bu artışı kolay kolay fiyatlarına yansıtamazlar. Bu, onların kârını düşürür, bazılarında zarara yol açabilir. İhracatta düşüşler ortaya çıkabilir.

Devlet, ortaya çıkacak bu artışın bir bölümünü karşılayabilir mi? Karşılayabilir ama bunun da bir maliyeti vardır. Mesela, özel kesimde oluşacak bu ücret artışından kaynaklanacak vergi artışı bu maliyet artışının karşılanmasında kullanılabilir. Buna ek olarak örneğin faiz gelirlerinden yapılan vergi kesintisi oranları 2’şer puan artırılabilir. Kuşkusuz bunların da bazı sonuçları vardır. Örneğin faiz gelirlerindeki gelir vergisi oranları 2’şer puan artırılırsa bankalar ister istemez mevduat faizlerini ve dolayısıyla kredi faizlerini artırmak zorunda kalırlar. Bu da hem büyüme üzerinde hem de yanlış söylemlerle faize karşı duyarlılığı iyice artırılmış olan toplum üzerinde sıkıntı yaratabilir.

Son bir konuya daha değinelim. Özel kesimde özellikle asgari ücretlilere yapılacak bu ücret artışlarının kamu kesimindeki ücret pazarlıkları için baz oluşturacağını, kamu kesiminde çalışan memur ve işçilerin bu artışlara odaklanarak talepte bulunacağını da dikkate almak gerekir. Kamu kesiminde ortaya çıkacak enflasyon üstü ücret artışları, enflasyonu körüklemesinin yanında bütçe açığını da artırır.

Ekonomi politikası, kolay görünen ama aslında oldukça zor olan bir konudur. Ekonomi bilimiyle, siyaseti harmanlayarak eldeki olanaklarla neleri yapabileceğinize karar vermenizi gerektirir. Siyaset ağır basmış ve eldeki olanakların ötesinde işlere girişmişseniz bunun ekonomideki bedeli enflasyon, bütçe açığı veya cari açık ya da hepsinin bir arada görüleceği daha büyük bir istikrarsızlık hali olarak karşınıza çıkar. Ekonominin yaşama yansıması sürekli olarak kırk katır mı kırk satır mı sorusuna yanıt aranmasından başka bir şey değildir.

İşte bütün bu nedenlerle ben burada seçimden önce yazdığım ‘Bütçe Açığını Artırmadan Büyüme Oranı Artırılabilir mi’ başlıklı yazımda bu konuyu tartışmış ve önerimi açıklamıştım. Meraklısı için link:
http://feeds.feedburner.com/~r/KendimeYazilar/~4/UdI53q1WHuw?utm_source=feedburner&utm_medium=email



Anayasa Mahkemesi SGK Ölüm Aylığı Başvurularında Borçlanma Sürelerinin Kabul Edilmesi Yönündeki Başvuruyu Reddetti

14 Kasım 2015
Ölüm aylığına hak kazanmak için gereken “her türlü borçlanma süresi hariç 5 yıllık sigortalılık ve 900 prim günü” şartında, borçlanma sürelerinin kabul edilmemesinin Anayasaya aykırı olduğuna yönelik Anayasa Mahkemesine açılan davada, Mahkeme iptal talebini reddetmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 32nci maddesinde ölüm aylığı bağlanma şartları;
·         1800 gün uzun vadeli sigorta kolları priminin bildirilmiş olması,
·         4/a (SSK) sigortalıları açısından her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı olması ve toplam 900 gün uzun vadeli sigorta kolları priminin bildirilmiş olması,
şeklinde sayılmış olup, bu şartları sağlayan sigortalının hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabileceği kabul edilmiştir.

Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere 5 yıl sigortalılık ve 900 gün prim ödenmiş olması şartında askerlik, yurtdışı borçlanması gibi borçlanma imkanlarından faydalanmak suretiyle 900 günlük sürenin tamamlanamayacağı, ancak borçlanma yapmak suretiyle 1800 gün uzun vadeli sigorta prim gün sayısına ulaşılması halinde aylık bağlanabileceği düzenlenmektedir.

Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurusunda Kanunun 32nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “her türlü borçlanma süreleri hariç” ifadesinin iptali istenmiştir.

Mahkeme verdiği kararda, söz konusu düzenlemenin ölçülü olduğunu ve bireylere aşırı külfet yüklemediğini belirterek anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş ve iptal talebini reddetmiştir.

Karar sonrasında eskisi gibi, Kanunda yazdığı şekliyle 5 yıl sigortalılık ve 900 prim gün sayısının her türlü borçlanma hariç olarak doldurulması şartı aranarak işlem yapılacak, ancak borçlanma yapmak suretiyle 1800 gün prim günü tamamlandığında aylık bağlanması söz konusu olacaktır.

Anayasa Mahkemesinin kararıyla Kurumun bu yönde verdiği kararların Mahkemeye götürülmesi imkanı da ortadan kalkmıştır.

 Anayasa Mahkemesi kararına ulaşmak için tıklayınız.
Kaynak ; http://www.ozdogrular.com/content/view/32228/180/




10 Kasım 2015 Salı

VERGİ İNCELEMELERİNDE DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

Özetle; Çıkan Sonuç

1-   Elektronik Ortam   ; İnceleme görev yazısı ekinde yer alan belgeler, elektronik ortamda inceleme yapmaya yetkili olanlara gönderilebilir.

2-   İspatlama Vasıtası ; Tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğu ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğu mükellefe izah edilir.”

3-   Tutanak tutmadan Önce bilgilendirme ; Nezdinde inceleme yapılan mükellefe, tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğunun ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğunun, tutanağın düzenlenmesinden önce bildirildiği hususu, yer alır.


4-   Özelgenin Değerlendirme ; Mükelleflerin, inceleme sırasında vergi kanunlarına göre eleştiri konusu yapılacak hususlarla ilgili olarak inceleme elemanına özelge ibraz etmesi durumunda, özelge inceleme tutanağına dâhil edilir. Özelgenin mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı hususu, inceleme elemanı tarafından düzenlenen raporda değerlendirilir.” özelgelere uygunluğu yönünden değerlendirilir.

5-   Raporları Değerlendirme kriterler Ve verilen Özelge ile Sınırlı kalmama ; Rapor değerlendirme komisyonları raporları özelgelere uygunluk yönünden değerlendirirken eleştiri konusu yapılan hususla ilgili olan ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nca verilmiş özelgeleri dikkate alacak ve varsa adına rapor düzenlenen mükellefe verilmiş özelge ile sınırlı kalmayacaktır

6-   En son Güncel olan Özelge Geçerli Olacak ; Ayrıca, rapor değerlendirme komisyonunun dikkate alacağı özelgenin ilgili konuda Gelir İdaresi Başkanlığı’nca verilmiş en güncel özelge olması gerektiği tabiidir.”

7-   Özelgeler Vergi inceleme Tutanağında Yasal Zorunlu olduğu ; Görüleceği üzere yapılan değişiklik ile, mükelleflerin talep etmesi halinde özelgelerin vergi müfettişleri tarafından düzenlenen vergi inceleme tutanaklarına dahil edilmesi yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir.

8-   Vergi inceleme Raporların Tek Rapor olarak Düzenlenmesi ; Vergi inceleme raporları, vergi türü ve dönemi itibarıyla ayrı ayrı düzenlenir. Vergilendirme dönemi bir yıldan daha kısa olan vergilere ilişkin vergi inceleme raporları, her bir döneme ilişkin matrah ve/veya vergi farkları ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hesap dönemine göre kazançları tespit edilenler için takvim yılı aşılmamak koşuluyla özel hesap dönemine tâbi mükelleflerde ise özel hesap dönemine tekabül edecek şekilde tek bir rapor olarak düzenlenebilir

9-   Uluslararası bilgi değişimi amacıyla yapılacak incelemeler; Uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimine ilişkin hükümler çerçevesinde bilginin sağlanmasına yönelik gerçekleştirilecek araştırmalar öncelikli olarak ele alınır ve en kısa zamanda tamamlanır. Bu süre, bilgi talebinin Başkanlığa ulaştırıldığı tarihten itibaren iki ayı geçemez.”

VERGİ İNCELEMELERİNDE DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

Muhasebe DR | 07 Kasım 2015  
Vergi İnceleme Esaslarını Düzenleyen Yönetmelikte Değişiklikler Yapıldı
6 Kasım 2015 tarihli ve 29524 sayılı Resmi Gazete’de “Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı.

Yapılan değişikliklerden öne çıkan hususlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

·         Mükelleflerin, inceleme sırasında vergi kanunlarına göre eleştiri konusu yapılacak hususlarla ilgili olarak inceleme elemanına özelge ibraz etmesi durumunda, özelge inceleme tutanağına dâhil edilecektir; ancak özelgenin mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı hususu, inceleme elemanı tarafından düzenlenen raporda değerlendirilecektir.

·         İnceleme tutanaklarında yer alan hususlara ilişkin muhtemel işlemlerin neler olduğu mükellefe izah edilecektir.


·         Öz sermaye büyüklüğü, hesap dönemi sonundaki bilançoda Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan öz sermaye toplamını ifade etmektedir.

Yapılan değişiklerin tamamına ise, önceki halleriyle karşılaştırmalı olarak sirkülerin devamından ulaşabilirsiniz.
1. Öz sermaye büyüklüğünün VUK’a göre hesaplanması
Yönetmeliğin Tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
g) Öz sermaye büyüklüğü: Hesap dönemi sonundaki bilançonun pasif tablosunda yer alan öz kaynaklar toplamını
“g) Öz sermaye büyüklüğü: Hesap dönemi sonundaki bilançoda 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan öz sermaye toplamını,”
2. İnceleme görev yazısının elektronik ortamda inceleme yapmaya yetkililere gönderilmesi
Aynı Yönetmeliğin Vergi inceleme görevinin verilmesi başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
(1) Vergi inceleme görevi yazı ile verilir. İnceleme görevi yazılarında; nezdinde inceleme yapılacak kişilere ve konulara ilişkin bilgilere, incelemenin türüne, gerekçesine, dönemine ve süresine ilişkin hususlara yer verilir.
(1) Vergi inceleme görevi yazı ile verilir. İnceleme görevi yazılarında; nezdinde inceleme yapılacak kişilere ve konulara ilişkin bilgilere, incelemenin türüne, gerekçesine, dönemine ve süresine ilişkin hususlara yer verilir. İnceleme görev yazısı ekinde yer alan belgeler, elektronik ortamda inceleme yapmaya yetkili olanlara gönderilebilir.
3. İnceleme dosyasının Grup Başkanlığına gönderilmesi
Aynı Yönetmeliğin İnceleme dosyası başlıklı 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
(3) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca görevin devredilmesi gerektiği durumlarda inceleme dosyası da devredilir.
“(3) İnceleme görevini veren ilgili birim tarafından görevin devredilmesinin uygun görülmesi halindeinceleme dosyası, yazı ile Grup Başkanlığına gönderilir.”
4. İnceleme tutanaklarına ilişkin mükellefe izahat
4.1. Aynı Yönetmeliğin, İnceleme tutanakları başlıklı 16 ncı maddesine aşağıdaki dördüncü fıkra eklenmiş ve müteakip fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
Yeni eklenen fıkra:
“(4) Tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğu ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğu mükellefe izah edilir.”
4.2. Aynı Yönetmeliğin İnceleme tutanaklarında yer alacak unsurlar başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “ispatlama vasıtası olduğunun” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğunun” ibaresi eklenmiştir.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
e) Nezdinde inceleme yapılan mükellefe, tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğunun, tutanağın düzenlenmesinden önce bildirildiği hususu, yer alır.
e) Nezdinde inceleme yapılan mükellefe, tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğunun ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğunun tutanağın düzenlenmesinden önce bildirildiği hususu, yer alır.
5. Özelgenin mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı hususu
Aynı Yönetmeliğin, Raporların mevzuata uygun olması başlıklı 18 inci maddesine aşağıdaki ikinci fıkra eklenmiş ve müteakip fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
(2) Mükelleflerin, inceleme sırasında vergi kanunlarına göre eleştiri konusu yapılacak hususlarla ilgili olarak inceleme elemanına özelge ibraz etmesi durumunda, özelge inceleme tutanağına dâhil edilir. Özelgenin mükellefin durumunu açıklayıp açıklamadığı hususu, inceleme elemanı tarafından düzenlenen raporda değerlendirilir.”
6. Vergi inceleme raporlarının düzenlenmesi
Aynı Yönetmeliğin Vergi inceleme raporlarının düzenlenmesi başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “suretiyle ve” ibaresi “suretiyle hesap dönemine göre kazançları tespit edilenler için” olarak değiştirilmiş, “takvim yılı aşılmamak koşuluyla” ibaresinden sonra gelmek üzere “, özel hesap dönemine tâbi mükelleflerde ise özel hesap dönemine tekabül edecek şekilde” ibaresi eklenmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
(1) Vergi inceleme raporları, vergi türü ve dönemi itibarıyla ayrı ayrı düzenlenir. Vergilendirme dönemi bir yıldan daha kısa olan vergilere ilişkin vergi inceleme raporları, her bir döneme ilişkin matrah ve/veya vergi farkları ayrı ayrı gösterilmek suretiyle ve takvim yılı aşılmamak koşuluyla tek bir rapor olarak düzenlenebilir.
(1) Vergi inceleme raporları, vergi türü ve dönemi itibarıyla ayrı ayrı düzenlenir. Vergilendirme dönemi bir yıldan daha kısa olan vergilere ilişkin vergi inceleme raporları, her bir döneme ilişkin matrah ve/veya vergi farkları ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hesap dönemine göre kazançları tespit edilenler içintakvim yılı aşılmamak koşuluyla özel hesap dönemine tâbi mükelleflerde ise özel hesap dönemine tekabül edecek şekilde tek bir rapor olarak düzenlenebilir.
7. Uluslararası bilgi değişimi amacıyla yapılacak incelemeler
Aynı Yönetmeliğe, 23 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
Yeni eklenen madde:
Uluslararası bilgi değişimi amacıyla yapılacak incelemeler
MADDE 23/A – (1) Uluslararası anlaşmalarda yer alan bilgi değişimine ilişkin hükümler çerçevesinde bilginin sağlanmasına yönelik gerçekleştirilecek araştırmalar öncelikli olarak ele alınır ve en kısa zamanda tamamlanır. Bu süre, bilgi talebinin Başkanlığa ulaştırıldığı tarihten itibaren iki ayı geçemez.”
8. Birinci sınıf tüccarların gruplara ayrılması
Aynı Yönetmeliğin Birinci sınıf tüccarların gruplara ayrılması başlıklı 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Yıllık iş hacmi 50.000.000 TL, aktif büyüklüğü 40.000.000 TL veya öz sermaye büyüklüğü 15.000.000 TL’nin üzerinde olanlar ile” ibaresi “Bilançolarında yer alan rakamlardan net satışları ile aktif büyüklüğünün aritmetik ortalaması 50.000.000 TL’nin üzerinde olan şirketler veya öz sermaye büyüklüğü 15.000.000 TL’nin üzerinde olan şirketler ve bunlara ek olarak” şeklinde değiştirilmiştir.
Eski düzenleme:
Yeni düzenleme:
Birinci Grup: Yıllık iş hacmi 50.000.000 TL, aktif büyüklüğü 40.000.000 TL veya öz sermaye büyüklüğü 15.000.000 TL’nin üzerinde olanlar ile bu tutarlara bakılmaksızın bankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring ve finansman şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak veya 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ve finansal holding şirketleri.
Birinci Grup: Bilançolarında yer alan rakamlardan net satışları ile aktif büyüklüğünün aritmetik ortalaması 50.000.000 TL’nin üzerinde olan şirketler veya öz sermaye büyüklüğü 15.000.000 TL’nin üzerinde olan şirketler ve bunlara ek olarak bu tutarlara bakılmaksızın bankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring ve finansman şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak veya 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ve finansal holding şirketleri.
Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Yönetmeliğe aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Deloitte