1. Şirketiniz 2016 Yılına Hazır mı?
Şirketiniz,
yasal düzenlemeler uyarınca 2016 yılı başında kimi yükümlülüklerin muhatabı
olabilecektir. Bu yazımızın ilk bölümünde 2016 yılı başından itibaren
şirketlerin muhatap olabileceği yükümlülükleri ele aldık.
a.2016 Yılı
Başından İtibaren Bağımsız Denetime Tabi Olabilirsiniz!
Türk Ticaret Kanunu uyarınca, limited ve anonim şirketler
bağımsız denetime tabidir. Ancak denetime tabi olacak şirketler Bakanlar
Kurulunca belirlenmektedir.
01.02.2015
Tarih ve 29254 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2014/7149 sayılı Karar uyarınca tek başına veya bağlı
ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayan
şirketler, bağımsız
denetime tabidir:
Aktif
toplamı ellimilyon ve üstü Türk Lirası
Yıllık
net satış hasılatı yüzmilyon ve üstü Türk Lirası
Çalışan
sayısı ikiyüz ve üstü.
Karar
01.01.2015 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Şirketler,
bu Kararda belirtilen üç ölçütten en az ikisinin sınırlarını art arda iki
hesap döneminde aşmaları durumunda müteakip hesap döneminden itibaren
bağımsız denetime tabi olur.
b. Vergi
Dairelerinin Tebligatlarını 01.01.2016 Tarihinden İtibaren Elektronik Ortamda
Almak Zorundasınız!
Tebliği gereken elektronik imzalı
evrak, elektronik tebligat sistemi kullanılmak suretiyle muhatabın elektronik
tebligat adresine tebliğ edilebilecektir.
Tebliğ ile tebliğe elverişli
elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilen ve kendisine elektronik
ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar aşağıda belirtilmiştir.
a) Kurumlar vergisi mükellefleri
b) Ticari, zirai ve mesleki kazanç
yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (Kazançları basit usulde tespit
edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç)
c) İsteğe bağlı olarak kendilerine
elektronik tebligat yapılmasını talep edenler
Elektronik tebligat sistemini
kullanmak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 01.01.2016 tarihine
kadar örneği Tebliğ ekinde yer alan “Elektronik Tebligat Talep Bildirimi
(Şirketler ve Diğer Tüzel Kişiler İçin)”ni (EK:1) kurumlar vergisi yönünden
bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu mükellefler,
söz konusu bildirimi kanuni temsilcileri veya elektronik tebligat sistemi ile
ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş
vekâletnameyle yetkili kılınan kişiler aracılığıyla bizzat teslim
edeceklerdir.
Vergi Usul Kanununun 107/A maddesi
gereğince, elektronik imzalı tebliğ evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki
adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş
sayılacaktır.
Elektronik tebligat sistemine
internet vergi dairesi üzerinden erişilecektir. İnternet vergi dairesi
kullanıcı kodu, parola ve şifresine sahip olan gerçek ve tüzel kişiler
şifreleriyle elektronik tebligat adreslerine ulaşacaklardır.
c-01.01.2016
Tarihinden İtibaren e-Arşiv Yükümlüsü Olabilirsiniz!
433 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu
Genel Tebliği ile yürürlüğe giren e-Arşiv
Uygulaması, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen standartlara uygun
olarak faturanın elektronik ortamda oluşturulması, elektronik ortamda
muhafazası, ibrazı ve raporlamasını kapsayan bir uygulamadır.
e-Arşiv Uygulamasından yararlanmak
isteyen mükelleflerin, öncelikle e-fatura uygulamasına kayıtlı olmaları
gerekmektedir.
İnternet üzerinden mal ve hizmet
satışı yapan ve 2014 yılı gelir tablosu brüt satış hasılatı tutarı 5 milyon
lira ve üzerinde olan mükellefler, en geç 01.01.2016 tarihine kadar e-Arşiv
Uygulamasına geçmek zorundadır.
d-01.01.2016
Tarihinden İtibaren e-Defter ve E-Fatura Yükümlüsü Olabilirsiniz!
2014
yılı brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler 1/1/2016
tarihinden itibaren, bu koşulu 2015 veya müteakip hesap dönemlerinde
sağlayan mükellefler ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi
beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren
elektronik fatura ve elektronik defter uygulamasına geçmek zorundadır.
2.Sözleşmeleri
Düzenlerken Damga Vergilerini Önemseyiniz!
Damga
vergisi, önceleri pek önemsenmeyen bir vergi görünümünde iken aşağıdaki
sebeplerden dolayı bugün önemli bir vergi haline gelmiştir.
·
Şirket
kârlılıklarındaki azalma,
·
Günümüzde sözleşmesiz iş yapmanın neredeyse mümkün
olmaması,
·
Son yıllarda
nispi damga vergisindeki artışlar.
Son
yıllarda şirket ciroları artarken, artan rekabet sebebiyle kârlılıklardaki
düşüş göze çarpmaktadır. Bunun yanında belli iş kolları neredeyse tüm
işlerini sözleşmeye bağlı olarak yapmak durumundadırlar. Ayrıca işin
gerekleri dışında, artan sözleşme kültürü de sözleşmesiz iş yapmayı günümüzde
neredeyse imkânsız hale getirmiştir.
Yine damga vergisindeki artışlar da
önemli düzeyde olmuştur. Örneğin sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisi
oranları son 3-4 yıl içinde binde 7,5 ‘den, önce yüzde 10’luk artış, ardından
%15’lik artış ile bugün yaklaşık yüzde 1’e (binde 9,48)
ulaşmıştır. Günümüzde sözleşme ile iş yapmanın artması sebebiyle, kağıtlar üzerinden
alınan ve önceleri önemsenmeyen damga vergisi kimi
sektörlerde kazanç üzerinden alınan vergiden önemli hale
gelmiştir.
Unutulmamalıdır ki ne kadar çok
sözleşme nüshası düzenlenirse o kadar çok damga vergisi ödenir. İkinci
“nüsha” yerine “suret” düzenleyerek vergi planlaması yapılması
önemlidir. Yine sözleşmelere konan cezai şart, teminat, sigorta
tutarları ve kefaletler damga vergisi tutarını etkilemektedir.
3. “Satıp
Geri Kiralama” (Sale and Leaseback
) İşlemi İle
Hem Finansman Temin Edebilirsiniz Hem de Defter Kayıtlarında
Gayrimenkullerinizin Değerini Güncel Hale Getirebilirsiniz!
Birkaç
yıl öncesine kadar finansal kiralama işlemi, edinilmesi düşünülen bir
varlığın finansmanı amacıyla kullanılmakta idi. Ancak 6361 Sayılı Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kiralama
sözleşmesinin tanımı değişmiştir. 13.12.2012 Tarihinde yürürlüğe giren bu
Kanunun 18. maddesi uyarınca finansal kiralama sözleşmesi; “kiralayanın,
kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha
önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı
sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören
sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Uygulamayı
örnekle şu şekilde özetleyebiliriz:
·
A
Şirketi aktifindeki gayrimenkulü finansal kiralama şirketine satar ve
parasını alır (Satış ve finansman aşaması). Bu aşamada satışta cüzi bir harç
ödenecektir. Satışta KDV ve satış kazancında kurumlar vergisi istisnası
uygulanacaktır.
·
Finansal
kiralama şirketi bu gayrimenkulü, A Şirketine finansal kiralama sözleşmesi
ile kiralar (geri kiralama aşaması). Bu aşamada kiralama KDV’den istisna
tutulmuştur.
·
Kira
süresince finansal kiralama bedeli A Şirketi tarafından ödenir (kiranın
ödenmesi).
·
Finansal
kiralama sözleşmesinin sonunda A Şirketi, gayrimenkulü tekrar finansal
kiralama şirketinden satın alır (mülkiyete tekrar alma aşaması). Bu aşamada
harç, finansal kiralama şirketinin satışında kurumlar vergisi ve KDV
istisnası da uygulanacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu madde 5/1-e: Gayrimenkullerin
geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal
kiralama şirketlerine satışı ve finansal kiralama şirketlerince taşınmazın
devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için %100 oranında kurumlar vergisi
istisnası öngörülmüştür. Taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan
kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde
ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. Yine maddede istisna için
kimi başka şartlar da öngörülmüştür.
KDV Kanunu madde 17/4-y : Finansal kiralama
şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara
uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi
sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu
taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri
vergiden istisnadır.
492 sayılı Harçlar Kanununun Tapu ve Kadastro işlemlerinden
alınacak harçlar başlıklı (4) sayılı tarifesinin “I-Tapu işlemleri” bölümünün
yirminci fıkrasının g bendi: Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen
kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda
geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında
devredenden binde 4,55 oranında harç alınır.
4.Yatırımlarınız
İçin Yatırım Teşvik Belgesi Almanız Halinde Yatırımınızın Bir Kısmını
Kurumlar Vergisini Az Ödemek Suretiyle Devlet Karşılayabilir!
Yatırım
teşvik belgesi, önemli özendirme araçları içerebilmektedir. Bunlar KDV
istisnası, KDV iadesi, gümrük vergisi muafiyeti, ücretliler için ödenecek
gelir vergisinde destek, SGK desteği, yatırım için alınan kredinin faizinde
destek, yatırım yeri tahsisi ve nihayet konumuz olan indirimli kurumlar
vergisidir.
Teşvik
belgesine bağlanan yatırımlar; yatırım yeri, tutarı, sektörü ve
niteliğine göre desteklerin hepsi ya da bir kısmından faydalanırlar.
İndirimli kurumlar vergisi desteğinden
yararlanabilecek bir yatırım harcamasında teşvik belgesinde yatırıma katkı
oranı yazılır. Örneğin bu oran %40 ise, Devlet size yatırımın %40’ı kadar
katkı sağlayacaktır. Bu katkı ise kurumlar vergisini az ödeyerek
gerçekleşmektedir. İndirimli kurumlar vergisi için ise yine teşvik belgesinde
yazılı indirim oranı uygulanır.
5.Vergi
Müfettişlerinin İstekleri Karşısında Mükellef Haklarında Gelişmeler!
Vergi
Usul Kanununun 148. maddesinde kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya
mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerin, Maliye
Bakanlığı’nın veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri
bilgileri vermek zorunda oldukları hükmü yer almaktadır.
Bilgi verme ödevinin yerine
getirilmemesi, Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. Maddesi uyarınca özel
usulsüzlük cezasını gerektirmektedir.
Son
zamanlarda vergi incelemelerinde mükelleflerden tutmak, düzenlemek, muhafaza
etmek zorunda olduğu defter ve belgeler dışında, aslında vergi
müfettişlerinin defter ve belge üzerinden inceleme ile oluşturması gereken
listeler, tablolar, hesaplamalar istenmektedir. Bu istekler muhasebe
departmanlarında aşırı iş yükü oluşturmaktadır. Kimi zaman da mükellef bu
belgelerle suçlu duruma düşmektedir. Bu istekler karşısında, mükellef
haklarına ilişkin kimi hüküm ve gelişmelere aşağıda yer verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38.
maddesi uyarınca hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını
suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Yine
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi susma ve kendini suçlayıcı beyanda bulunmama
hakkını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesinde belirtilen “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya
kadar masum sayılır.” ifadesi
diğer bir deyişle masumiyet karinesi kapsamında
değerlendirmektedir.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin, J.B./İsviçre ve Chambaz/İsviçre kararlarında;
vergi incelemesinde, bilgi isteme taleplerine
cevap vermeyen mükellefe kesilen para cezaları,“hiç kimsenin kendisini suçlayan delil göstermeye
zorlanamayacağı” ilkesinin
ihlali olarak kabul edilmiştir. (Kocaer Şenol, Vergi Müfettişine Hangi Belge
ve Bilgileri Verme(me)liyiz?, Vergi Dünyası Dergisi, Ağustos 2015, sayfa:47)
6.Vergi
İncelemesine İlişkin Tutanağı İmzalarken Dikkat Edin!
Uygulamada
vergi incelemesi esnasında düzenlenen ve inceleme elemanı tarafından kaleme
alınan (sadece defter, kayıt ve belgelerdeki hususların yazılı
olmadığı-incelemeye konu olayla ilgili mükellef beyanını da içeren)
tutanakların mükellefler tarafından iyice okunmaksızın ve gerektiği hallerde
dahi itiraz edilmeksizin imzalandığı görülmektedir.
Bugüne
kadar verilmiş birçok yargı kararında, vergi inceleme
tutanaklarındaki ifadelerin tarhiyat dayanağı (delil) olarak kabul
edilebileceği açıkça ifade edilmiştir.
Tabi
burada bir hususu da belirtmekte fayda var. Tutanaklarda yer alan ifadelerin aksi (hatalı, yanlış
olduğu vb.) Vergi Usul Kanununa uygun delillerle ispat edilebilirse
tutanaktaki ifadelerin bir hükmünün kalmayacağı açıktır.
-Tutanakların imzalanması
için yapılan davete meslek mensubu (SMMM ya da YMM) ile birlikte gidilmesinde
fayda vardır.
-Öncelikle tutanaklar
mükellef tarafından iyice okunmalı, mükellefin kendi ifadesi olmayan ya da
mükellefin beyanını farklı ifade eden cümlelerin tutanaktan çıkartılması
istenmelidir. İfadelerin tam ve anlaşılabilir şekilde tutanakta yer alması
sağlanmalıdır.
-Tutanaktaki
hususlara itiraz var ise bu durumda itirazlar tutanağa geçirilmelidir. Ancak
defter ve belgelerdeki bilgilerin aynen yazıldığı tutanaklara itirazın
olamayacağı açıktır.
-Tutanak
düzenlendikten sonra bir nüsha alınması da unutulmamalıdır.
7.Gizlenmiş
Giderleriniz İçin Fon Oluşturun!
İşçiler
çalışırken, aldıkları ücret dışında, çoğu zaman mali tablolara yansıtılmayan
ve bu anlamda gizlenen kimi giderleri de biriktirmektedirler. Bu giderler
işçinin sözleşmesi fesh olduğunda karşımıza çıkmaktadır. Bunların başlıcaları
kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve kullanılmamış izin ücretleridir.
Tazminatlar
işverenin kusuru sonucu ya da işçinin yasalarda gösterilen haklı gerekçeleri
(evlilik, askerlik, emeklilik gibi) ile iş sözleşmesinin feshinde
doğmaktadır. Ancak günümüzde kendi isteğiyle çıkan ve aslında hiçbir
tazminata da hak kazanmayan işçilerin dahi sonradan tazminat için şikayet ve
dava yoluna gittikleri görülmektedir.
Mal ve hizmet fiyatları belirlenirken bu
yükümlülükler de göz önüne alınmalıdır. Yıllık karlardan da bu yükümlülükler
için karşılık ayrılması önem arz etmektedir. Yine yıllık ücretli izinlerin,
planlı bir şekilde kullandırılması, işçilerin izin haklarının biriktirilmemesi
bu açıdan önem arz etmektedir.
8.Yurtdışındaki
Ortağınızdan Borç Alırken Dikkat Edin!
-Eğer
borç örtülü sermaye kapsamına giriyorsa, örtülü sermaye sayılan borca ilişkin
borçlanma maliyetlerinin kurumlar vergisine esas kazancın tespitinde gider
olarak kabul edilmemesi ve faiz ödemelerinin kar payı olarak değerlendirilerek %15
oranında (çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları tevkifatı etkileyebilmektedir)
kar dağıtımı stopajı yapılması,
-Brüt
faiz ödemeleri üzerinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanması gerekir.
9.Anonim
Şirketler Hisse Senedinizi Bastırmayı İhmal Etmeyin!
–
Gerçek kişilerce iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin
elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gelir vergisinden istisnadır.
Bu istisna için hisse senedinin basılı
olması gerekir.
-Hisse
senedi basılı değilse, hisse satışı sözleşme ile olabilmektedir. Bu durumda sözleşme için damga
vergisi hesaplanmaktadır.
Ancak basılı hisse senetlerinin devri
nama yazılıda ciro, hamiline yazılıda teslim ile olduğundan damga vergisi
doğmamaktadır.
10.Ödemesi
Yapılmadığı Sürece Geçici ve Kurumlar Vergisi Matrahından Düşülemeyecek
Giderler (KKEG)!
Kurumlar
vergisine esas kazancın tespitinde giderlerin karşılığının ödenmesi esas
değildir. Tahakkuk etmesi esastır. Ancak
bunun istisnaları da bulunmaktadır. Bu istisnai durumlar aşağıda
belirtilmiştir.
-İşçilerin
sigorta primleri
-İşten
çıkan işçinin kıdem tazminatı (kıdem tazminatı karşılıklarının ödenmediği için KKEG
niteliğinde olduğu malumdur.)
– İşverenler tarafından
ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenmesi taahhüt edildiği halde
ödenmeyen katkı payları
-İşle
ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden
ödenmesi gerekirken ödenmeyen zarar, ziyan ve tazminatlar
–İşverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümlerine göre sendikalara ödenmesi
gereken aidatlar
Bu tutarlar tahakkuk ettikleri dönemde, muhasebenin temel
kavramlarından dönemsellik kavramı uyarınca gelir tablosuna gider olarak
yansır ve geçici vergi ile kurumlar vergisi beyannamesinde ödenmediklerinden
dolayı kanunen kabul edilmeyen gider olarak beyan edilir.
Ödendiği dönemde ise, eğer tahakkuk
ettiği hesap dönemi geçmediyse kanunen kabul edilmeyen giderlerden çıkarılır.
Sonraki hesap döneminde ödendi ise, ödenen tutarlar geçici vergi ve kurumlar
vergisi beyannamesine indirim olarak yansıtılır.
11.Çek
Kanununa Göre Şirket Ortakları ve Yöneticilerinin Çek Hesapları Şirkete Ait
Kabul Edilebilir ve Bu Hesaplar Gelir İdaresi Başkanlığına
Bildirilebilir!
Çek
Kanununun 4/2. maddesi uyarınca tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile
ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların
ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında
bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan
veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel
kişiye ait kabul edilir.
Düzenlemenin
kayıtdışılıkla mücadele amacı taşıdığı anlaşılmaktadır. Nitekim yasal
düzenleme uyarınca söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin
bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi
Başkanlığına bildirilecektir.
Bilindiği
gibi şirketler, finansman ihtiyaçlarını özkaynak (sermaye, dağıtılmamış
karlar vb.) ile karşılayabildikleri gibi yabancı kaynak (krediler,
tedarikçilere borçlar vb.) ile de karşılayabilmektedirler. Yabancı kaynakla
finansman halinde, borçlanma maliyetlerinin vergi matrahından düşülmesi
yabancı kaynakla finansmana avantaj sağlamaktadır. Ülke ekonomileri açısından
şirketlerin özkaynakla büyümeleri her zaman istenen bir durumdur. Şöyle ki
kırılgan ekonomilerde finansman yapısı borç ağırlıklı olan işletmeler, kriz
dönemlerinde krizin derinleşmesine sebebiyet vermektedirler. Bu sebeple nakit
sermaye artışında da vergi matrahından düşülmek üzere indirim ihdas edilerek,
yabancı kaynakla borçlanmanın avantajı kısmen giderilmeye çalışılmıştır.
07.04.2015
Tarih ve 29319 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6637 Sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununun 10.
maddesinin birinci fıkrasına eklenen “ı” bendi uyarınca nakdi sermaye
artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit
olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından
indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL
cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı”
dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın
%50’si kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla,
kurum kazancından indirilebilecektir.
30.06.2015
Tarih ve 29402 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yukarıdaki %50’lik oran sermaye artırım amacına ve
şirket yapılarına göre farklı şekillerde yeniden belirlenmiştir.
13. KDV
İadesi İsterken Hesaplamada Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Husus!
Öteden
beri KDV iadesi taleplerinde iadesi istenen alımın KDV tutarı ile iade
istendiği aydaki devreden KDV tutarı karşılaştırılmakta, iadeye konu alımın
KDV tutarı devreden KDV tutarını geçmeyecek şekilde iade alınabilmekteydi.
Ancak KDV Genel
Uygulama Tebliği ile bu uygulama değiştirilmiştir. Tebliğden sonra alımın KDV’si,
alımın yapıldığı dönemden iadenin istenileceği döneme kadar devreden KDV ile
karşılaştırmaktadır. Eğer bu süreçte KDV ödemesi çıktı ise iade
istenemeyecektir. Ya da bu süreçte devreden KDV, iadesi istenen alımın KDV
tutarının altına düştü ise en düşük devreden KDV tutarı iade istenecek KDV
tutarı olarak dikkate alınacaktır.
Emrah Aygül
|