30 Ekim 2015 Cuma

Yargıtay piyasada naylon fatura diye anılan Sahte Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge suçlarında içtihat değiştirdi

Yargıtay piyasada naylon fatura diye anılan Sahte Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge suçlarında içtihat değiştirdi. Yargıtay kararında faturaralardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığının araştırılması gerektiğine hükmetti. Karar bu suçların kovuşturulmasında bir yenilik. Yargıtay'ın bu kararı cezaların kişiselliği ilkesine uygun düşmektedir.
YARGITAY19. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2015/2757
Karar Numarası: 2015/2003
Karar Tarihi: 27.05.2015

SANIĞIN İŞYERİ VE İKAMETGAH ADRESLERİNDE BULUNAMADIĞI, FAALİYETTE OLDUĞUNA DAİR BİLGİ ELDE EDİLEMEDİĞİ, BA/BS FORMLARININ VERİLMEDİĞİSAHTE FATURA DÜZENLEMEK VE SAHTE FATURA KULLANMAK SUÇLARI

ÖZETİ:  5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması, Gerekçeli karar başlığında katılan kurumun gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/2-b maddesine aykırı davranılması, Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihlerine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Suçlamayı kabul etmeyen sanığın muhasebeciliğini yapan A...'ın vergi denetmenine verdiği beyanında, 2005 yılının 11 ve 12. dönemleri ile 2006 yılının ilk dört ayına ilişkin KDV beyannamelerinin internet üzerinden verilmesine aracılık yaptığını, 2005 yılına ait yevmiye defteri kayıtlarının mevcut olduğunu, alış ve satış faturalarını da tetkik ettiğini ifade ettiği, 16.05.2008 tarih ve VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve ekindeki raporlarda sanık tarafından düzenlenmiş herhangi bir fatura mevcudiyetinin kanıtlanamadığı gibi harici tespit ve varsayımlara dayalı olarak sahte fatura düzenlendiği sonucuna varıldığının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Kartal Vergi Dairesinin mükellefi olup reklam, organizasyon, bilgisayar ve kırtasiye faaliyetiyle uğraşan D... San. Tic. Ltd. Şti yetkilisi olan sanığın gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasında bulunmaksızın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte faturalar düzenlediğinin iddia olunduğu, sanığın suçlamayı kabul etmeyerek sahte fatura düzenlemediğini savunduğu, davanın dayanağını oluşturan 16.05.2008 gün VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve tekniği raporlarında sanığın işyeri ve ikametgah adreslerinde bulunamadığı, faaliyette olduğuna dair bilgi elde edilemediği, Ba/Bs formlarının verilmediği, sanığın ortağı ve yöneticisi olduğu başka şirketler hakkında olumsuz tespitler bulunduğu, vergi beyannamelerinin farklı yerlerden posta yoluyla verildiği belirtilmiş ise de, 213 sayılı VUK'nın 227/3 ve 230. maddelerinde öngörüldüğü üzere anılan suçun oluşabilmesi için düzenlenen sahte faturaların yasada öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerektiği ancak sanığın düzenlediği iddia olunan faturaların aslı veya onaylı örnekleri dosya içinde bulunmadığı gibi fatura bilgilerinin de yer almaması karşısında; faturaların asılları ve onaylı suretleri getirtilerek yasada öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin incelenmesi, faturaları kullananlar belirlenip sanıktan alınıp alınmadığı hususunda ifadelerine başvurulması, yine faturalardaki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
2- 5271 sayılı CMK'nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2008 tarih ve 2008/15113 Esas sayılı iddianamesi ile, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının mütalaası, vergi suçu ve tekniği raporlarına uygun olarak sanık hakkında, ''2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek'' suçlarından kamu davası açıldığı, ''sahte fatura kullanmak'' suçundan açılmış bir dava ve yargılama koşulu olan mütalaa bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan ''sahte fatura düzenlemek'' ve ''sahte fatura kullanmak'' suçlarının birbirine dönüşmeyeceği de gözetilmeden kararın gerekçe kısmında sahte fatura düzenlemek suçunun sübutu kabul olunmasına karşın kısa ve gerekçeli kararda iddianame dışına çıkılarak sanığın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığından bahisle yazılı şekilde hükümler kurulması,
3- 5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
4- Gerekçeli karar başlığında katılan kurumun gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/2-b maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













Sicilden Kaydı Silinen Şirketlerin Kamu Borçları Sona Erer mi?


Gayrifaal olmasına karşın tasfiye edilmeyerek ticaret sicili kayıtlarından terkin edilemeyen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin kolay bir şekilde tasfiye edilmeleri amacıyla 2012 yılında 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’na geçici 7. madde eklemiş ve kolay tasfiyeden yararlanma süresinin 1 Temmuz 2014 tarihinde dolması kararlaştırılmıştır. Kapsama giren binlerce şirket ile kooperatifin 1 Temmuz 2014 tarihi itibariyle anılan kolaylıktan faydalanamadığını dikkate alan Yasa Koyucu, 2014 yılında kabul ettiği 6552 sayılı Kanun ile süreyi 1 Temmuz 2015 tarihine kadar uzatmıştır ve anılan süre dolmuştur.

Kolay tasfiye ile ilgili olarak merak edilen hususların başında, anılan imkandan faydalanıp ticaret sicilinden kaydı silinen şirketlerin yeniden faal hale getirilip getirilmeyeceği ve şirket ortakları ile kanuni temsilcilerinin şirketin kamu borçlarına ilişkin sorumluluklarının sona erip ermediği gelmektedir.

Kolay tasfiyeden yararlanarak ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin yeniden ihyasını isteyebilirler. Yani, gayrifaal olduğu için kolay tasfiyeye tabi tutulup ticaret sicilinden kaydı silinen şirketlerin ve kooperatiflerin mahkeme kararı ile yeniden faal hale getirilmesi mümkündür.

Gelelim kamu borçlarına dair sorumluluğun sona erip ermediğine: Kolay tasfiyeden yararlanıp ticaret sicili kayıtları silinen anonim şirketler ve kooperatiflerin kanuni temsilcileri ile limited şirket ortaklarının, silinme tarihinden önceki kamu borçlarından doğan sorumlulukları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında devam eder. Dolayısıyla, ticaret sicilinden kaydı silinmeden önce vergi, sosyal sigorta primi ve sair kamu borcu bulunan şirket ortakları ile kanuni temsilcilerin, silinme ile birlikte şirketin kamu borçlarına dair sorumluluktan kurtuldukları şeklinde bir kanıya varmamaları gerekir.

Soner Altaş
Kayıp faturalarla ilgili ne yapmalı?


Günlük hayatta karşılaştığımız bazı olayların, yıllar sonra başımıza dert açmaması için aslında küçük bir tedbir almak yeterli.
Hırsızlık, yangın, sel ve diğer tabii afetler hem oluş esnasında hem de daha sonra canımızı yakar. Mesela bu sebeplerden dolayı işletmelerin malları, demirbaşları ve resmi belgeleri kaybolma, çalınma, bozulma, çürüme, yanma gibi şekillerde zarar görür. Bu ve buna benzer durumlarda vakit geçirmeden resmi makamlara bilgi verilmesi ve başvurulması gerekir.

1-Malların çalınması/yanması
Böylesi afetlerde zarar gören, hurdaya dönen veya çalınan mallar için neler yapılması gerektiğini önceki yazılarımda dile getirmiştim. Maliye bu sebeplerden dolayı satılamayan malların alımında indirim konusu yapılan KDV'lerin tespit edilerek KDV beyannamesindeki “İlave Edilecek KDV” satırı ile beyan edilmelerini ve vergi dairesine ödenmelerini istiyor.

Yani Maliye kendisinin mücbir sebep ilan etmediği bu tür afetlerde ziyana uğratılan malların KDV'sinin işletme üzerinde kalması sonucunu doğuracak bir işlemde bulunulmasını istiyor.


2- Mal alım-satım faturaları kaybolursa

Yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı işletmelerin ticari faaliyetleri ile ilgili belgeleri de zarar görebilir veya kaybolabilir. Maliye, mükelleflerin mal alım satım belgeleri ile resmi belgelerin beş yıl boyunca saklanması ve talep edilmesi halinde kendisine ibraz edilmesini şart koşmuştur. Bu süre zarfında istenen belgelerin ibraz edilememesi, vergi kaçakçılığı ile suçlanmaya, hapis cezası ile yargılanmaya sebep olur.

Bilindiği gibi, mükellefler sattıkları emtia veya yaptırdıkları işler için fatura vermek ve alıcılar da fatura istemek ve almak mecburiyetinde. Mükellefler mal ve hizmet aldıkları fatura ve belgeleri ibraz edemezlerse alış faturalarında yer alan ve daha önce ödenmiş olan KDV'lerin tekrar ödenmesi istenir. Böyle bir işlemle muhatap olmamak için hırsızlık, yangın, su basması gibi bireysel durumlarda mücbir sebebin mağdur mükellefler tarafından ispat edilmesi gerekir.

Bu durumlarda itfaiyeden veya jandarmadan temin edilecek rapor mahkemeye sunularak zayi belgesi alınır.

Mükellefler kullandıkları belgeler bu tür sebeplerle zayi olduğunda, on beş gün içinde işletmenin bulunduğu yerin yetkili mahkemesinden zayi belgesi talep etmek zorunda.

Bu zayi belgesi mükelleflerin defter ve belgelerini ibraz etmeme suçundan kurtulmalarını sağlar.

3- Henüz kullanılmamış boş faturalar

Boş faturaların da kaybolması veya çalınması mükellefler için bir risk oluşturur. Çünkü bu tür faturalar, mükellefin iradesi dışında başkaları tarafından sahte olarak düzenlenip piyasaya sürülme ihtimali taşır. Bu da mükellefleri, vergi incelemeleri sırasında ciddi sıkıntılarla karşı karşıya getirecektir. Ülkemizde ticari işlemlerde kullanılan faturalar mükellefler tarafından anlaşmalı matbaalara bastırılır. Matbaalar, ilgili bilgileri mükellefin vergi dairesine bildirir. Yani vergi dairesi hangi mükellefin ne tür belgeyi, kaç adet bastırdığını biliyor. Henüz kullanılmamış boş durumda bulunan faturaların çalınması, kaybolması veya diğer sebeplerle ziyaı halinde de durumun tutanakla kayıt altına alınması gerekir.
Mükellefler boş faturalarının kaybolduğunu fark ettikleri andan itibaren vergi dairesine yazılı bilgi vermeli. Bildirimde belgelerin kaybına sebep olan olaya ilişkin itfaiye, jandarma veya karakoldan alınan rapor veya tutanak da eklenmeli.

Bu bildirimde ve daha sonra verilecek gazete ilanında kaybolan/çalınan belgelerin seri ve sıra numaralarına da yer verilmeli. Böylece iyi niyetli başka mükelleflerin sahte fatura kullanmak suretiyle mağdur olması bir derece de olsa engellenmiş olur. Kullanılmamış boş durumdaki faturalar için mahkemeler çoğu zaman zayi belgesi vermez. Bu yüzden mahkemeye başvurmaya gerek yok. Bu arada faturaların işletme personeli tarafından kötü niyetle kullanılması, kaybedilmesi gibi durumlarda hemen ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekir.

Yusuf Keleş

Şirket Yöneticileri ve Muhasebecilerine Uyarılar

23 Ekim 2015
1. Şirketiniz 2016 Yılına Hazır mı?
Şirketiniz, yasal düzenlemeler uyarınca 2016 yılı başında kimi yükümlülüklerin muhatabı olabilecektir. Bu yazımızın ilk bölümünde 2016 yılı başından itibaren şirketlerin muhatap olabileceği yükümlülükleri ele aldık.


a.2016 Yılı Başından İtibaren Bağımsız Denetime Tabi Olabilirsiniz!
Türk Ticaret Kanunu uyarınca, limited ve anonim şirketler bağımsız denetime tabidir. Ancak denetime tabi olacak şirketler Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir.
01.02.2015 Tarih ve 29254 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2014/7149 sayılı Karar uyarınca tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayan şirketler,  bağımsız denetime tabidir:
Aktif toplamı ellimilyon ve üstü Türk Lirası
Yıllık net satış hasılatı yüzmilyon ve üstü Türk Lirası
Çalışan sayısı ikiyüz ve üstü.
Karar 01.01.2015 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Şirketler, bu Kararda belirtilen üç ölçütten en az ikisinin sınırlarını art arda iki hesap döneminde aşmaları durumunda müteakip hesap döneminden itibaren bağımsız denetime tabi olur.

b. Vergi Dairelerinin Tebligatlarını 01.01.2016 Tarihinden İtibaren Elektronik Ortamda Almak Zorundasınız!

456 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tebliği gereken evraka ilişkin tebligatın elektronik ortamda yapılmasının sağlanması amacıyla düzenlemeler yapılmıştır.
Tebliği gereken elektronik imzalı evrak, elektronik tebligat sistemi kullanılmak suretiyle muhatabın elektronik tebligat adresine tebliğ edilebilecektir.
Tebliğ ile tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilen ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar aşağıda belirtilmiştir.
a) Kurumlar vergisi mükellefleri
b) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (Kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç)
c) İsteğe bağlı olarak kendilerine elektronik tebligat yapılmasını talep edenler
Elektronik tebligat sistemini kullanmak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 01.01.2016 tarihine kadar örneği Tebliğ ekinde yer alan “Elektronik Tebligat Talep Bildirimi (Şirketler ve Diğer Tüzel Kişiler İçin)”ni (EK:1) kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu mükellefler, söz konusu bildirimi kanuni temsilcileri veya elektronik tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle yetkili kılınan kişiler aracılığıyla bizzat teslim edeceklerdir.
Vergi Usul Kanununun 107/A maddesi gereğince, elektronik imzalı tebliğ evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacaktır.
Elektronik tebligat sistemine internet vergi dairesi üzerinden erişilecektir. İnternet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresine sahip olan gerçek ve tüzel kişiler şifreleriyle elektronik tebligat adreslerine ulaşacaklardır.

c-01.01.2016 Tarihinden İtibaren e-Arşiv Yükümlüsü Olabilirsiniz!

433 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yürürlüğe giren e-Arşiv Uygulaması, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen standartlara uygun olarak faturanın elektronik ortamda oluşturulması, elektronik ortamda muhafazası, ibrazı ve raporlamasını kapsayan bir uygulamadır.
e-Arşiv Uygulamasından yararlanmak isteyen mükelleflerin, öncelikle e-fatura uygulamasına kayıtlı olmaları gerekmektedir.
İnternet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve 2014 yılı gelir tablosu brüt satış hasılatı tutarı 5 milyon lira ve üzerinde olan mükellefler, en geç 01.01.2016 tarihine kadar e-Arşiv Uygulamasına geçmek zorundadır.

d-01.01.2016 Tarihinden İtibaren e-Defter ve E-Fatura Yükümlüsü Olabilirsiniz!
2014 yılı brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler 1/1/2016 tarihinden itibaren, bu koşulu  2015 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren elektronik fatura ve elektronik defter uygulamasına geçmek zorundadır.

2.Sözleşmeleri Düzenlerken Damga Vergilerini Önemseyiniz!

Damga vergisi, önceleri pek önemsenmeyen bir vergi görünümünde iken aşağıdaki sebeplerden dolayı bugün önemli bir vergi haline gelmiştir.
·         Şirket kârlılıklarındaki azalma,
·         Günümüzde sözleşmesiz iş yapmanın neredeyse mümkün olmaması,
·         Son yıllarda nispi damga vergisindeki artışlar.
Son yıllarda şirket ciroları artarken, artan rekabet sebebiyle kârlılıklardaki düşüş göze çarpmaktadır. Bunun yanında belli iş kolları neredeyse tüm işlerini sözleşmeye bağlı olarak yapmak durumundadırlar.  Ayrıca işin gerekleri dışında, artan sözleşme kültürü de sözleşmesiz iş yapmayı günümüzde neredeyse imkânsız hale getirmiştir.  

Yine damga vergisindeki artışlar da önemli düzeyde olmuştur. Örneğin sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisi oranları son 3-4 yıl içinde binde 7,5 ‘den, önce yüzde 10’luk artış, ardından %15’lik artış ile bugün yaklaşık  yüzde 1’e (binde 9,48) ulaşmıştır. Günümüzde sözleşme ile iş yapmanın artması sebebiyle, kağıtlar üzerinden alınan ve önceleri önemsenmeyen damga vergisi kimi sektörlerde  kazanç üzerinden alınan vergiden önemli hale gelmiştir.

Unutulmamalıdır ki  ne kadar çok sözleşme nüshası düzenlenirse o kadar çok damga vergisi ödenir. İkinci “nüsha” yerine “suret” düzenleyerek vergi planlaması yapılması önemlidir.  Yine sözleşmelere konan cezai şart, teminat, sigorta tutarları ve kefaletler damga vergisi tutarını etkilemektedir.

3. “Satıp Geri Kiralama” (Sale and Leaseback
) İşlemi İle Hem Finansman Temin Edebilirsiniz Hem de Defter Kayıtlarında Gayrimenkullerinizin Değerini Güncel Hale Getirebilirsiniz!


Birkaç yıl öncesine kadar finansal kiralama işlemi, edinilmesi düşünülen bir varlığın finansmanı amacıyla kullanılmakta idi. Ancak 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kiralama sözleşmesinin tanımı değişmiştir. 13.12.2012 Tarihinde yürürlüğe giren bu Kanunun 18. maddesi uyarınca finansal kiralama sözleşmesi; “kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Uygulamayı örnekle şu şekilde özetleyebiliriz:
·         A Şirketi aktifindeki gayrimenkulü finansal kiralama şirketine satar ve parasını alır (Satış ve finansman aşaması). Bu aşamada satışta cüzi bir harç ödenecektir. Satışta KDV ve satış kazancında kurumlar vergisi istisnası uygulanacaktır.
·         Finansal kiralama şirketi bu gayrimenkulü, A Şirketine finansal kiralama sözleşmesi ile kiralar (geri kiralama aşaması). Bu aşamada kiralama KDV’den istisna tutulmuştur.
·         Kira süresince finansal kiralama bedeli A Şirketi tarafından ödenir (kiranın ödenmesi).
·         Finansal kiralama sözleşmesinin sonunda A Şirketi, gayrimenkulü tekrar finansal kiralama şirketinden satın alır (mülkiyete tekrar alma aşaması). Bu aşamada harç, finansal kiralama şirketinin satışında kurumlar vergisi ve KDV istisnası da uygulanacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu madde 5/1-e: Gayrimenkullerin geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için %100 oranında kurumlar vergisi istisnası öngörülmüştür. Taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. Yine maddede istisna için kimi başka şartlar da öngörülmüştür.

KDV Kanunu madde 17/4-y : Finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri vergiden istisnadır.


492 sayılı Harçlar Kanununun Tapu ve Kadastro işlemlerinden alınacak harçlar başlıklı (4) sayılı tarifesinin “I-Tapu işlemleri” bölümünün yirminci fıkrasının g bendi: Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden binde 4,55 oranında harç alınır.

4.Yatırımlarınız İçin Yatırım Teşvik Belgesi Almanız Halinde Yatırımınızın Bir Kısmını Kurumlar Vergisini Az Ödemek Suretiyle Devlet Karşılayabilir!
Yatırım teşvik belgesi, önemli özendirme araçları içerebilmektedir. Bunlar KDV istisnası, KDV iadesi, gümrük vergisi muafiyeti, ücretliler için ödenecek gelir vergisinde destek, SGK desteği, yatırım için alınan kredinin faizinde destek, yatırım yeri tahsisi ve nihayet konumuz olan indirimli kurumlar vergisidir.
Teşvik belgesine bağlanan yatırımlar; yatırım yeri,  tutarı, sektörü ve niteliğine göre desteklerin hepsi ya da bir kısmından faydalanırlar.

İndirimli kurumlar vergisi desteğinden yararlanabilecek bir yatırım harcamasında teşvik belgesinde yatırıma katkı oranı yazılır. Örneğin bu oran %40 ise, Devlet size yatırımın %40’ı kadar katkı sağlayacaktır. Bu katkı ise kurumlar vergisini az ödeyerek gerçekleşmektedir. İndirimli kurumlar vergisi için ise yine teşvik belgesinde yazılı indirim oranı uygulanır.


5.Vergi Müfettişlerinin İstekleri Karşısında Mükellef Haklarında Gelişmeler!

Vergi Usul Kanununun 148. maddesinde kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerin, Maliye Bakanlığı’nın veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermek zorunda oldukları hükmü yer almaktadır.

Bilgi verme ödevinin yerine getirilmemesi, Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. Maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezasını gerektirmektedir.

Son zamanlarda vergi incelemelerinde mükelleflerden tutmak, düzenlemek, muhafaza etmek zorunda olduğu defter ve belgeler dışında, aslında vergi müfettişlerinin defter ve belge üzerinden inceleme ile oluşturması gereken listeler, tablolar, hesaplamalar istenmektedir. Bu istekler muhasebe departmanlarında aşırı iş yükü oluşturmaktadır. Kimi zaman da mükellef bu belgelerle suçlu duruma düşmektedir. Bu istekler karşısında, mükellef haklarına ilişkin kimi hüküm ve gelişmelere aşağıda yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesi uyarınca hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi susma ve kendini suçlayıcı beyanda bulunmama hakkını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesinde  belirtilen “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” ifadesi diğer bir deyişle masumiyet karinesi kapsamında değerlendirmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, J.B./İsviçre ve Chambaz/İsviçre kararlarında; vergi incelemesinde, bilgi isteme taleplerine cevap vermeyen mükellefe kesilen para cezaları,“hiç kimsenin kendisini suçlayan delil göstermeye zorlanamayacağı” ilkesinin ihlali olarak kabul edilmiştir. (Kocaer Şenol, Vergi Müfettişine Hangi Belge ve Bilgileri Verme(me)liyiz?, Vergi Dünyası Dergisi, Ağustos 2015, sayfa:47)


6.Vergi İncelemesine İlişkin Tutanağı İmzalarken Dikkat Edin!

Uygulamada vergi incelemesi esnasında düzenlenen ve inceleme elemanı tarafından kaleme alınan (sadece defter, kayıt ve belgelerdeki hususların yazılı olmadığı-incelemeye konu olayla ilgili mükellef beyanını da içeren) tutanakların mükellefler tarafından iyice okunmaksızın ve gerektiği hallerde dahi itiraz edilmeksizin imzalandığı görülmektedir.

Bugüne kadar verilmiş birçok yargı kararında, vergi inceleme tutanaklarındaki ifadelerin tarhiyat dayanağı (delil) olarak kabul edilebileceği açıkça ifade edilmiştir.
Tabi burada bir hususu da belirtmekte fayda var. Tutanaklarda yer alan ifadelerin aksi (hatalı, yanlış olduğu vb.) Vergi Usul Kanununa uygun delillerle ispat edilebilirse tutanaktaki ifadelerin bir hükmünün kalmayacağı açıktır.


-Tutanakların imzalanması için yapılan davete meslek mensubu (SMMM ya da YMM) ile birlikte gidilmesinde fayda vardır.

-Öncelikle tutanaklar mükellef tarafından iyice okunmalı, mükellefin kendi ifadesi olmayan ya da mükellefin beyanını farklı ifade eden cümlelerin tutanaktan çıkartılması istenmelidir. İfadelerin tam ve anlaşılabilir şekilde tutanakta yer alması sağlanmalıdır.


-Tutanaktaki hususlara itiraz var ise bu durumda itirazlar tutanağa geçirilmelidir. Ancak defter ve belgelerdeki bilgilerin aynen yazıldığı tutanaklara itirazın olamayacağı açıktır.

-Tutanak düzenlendikten sonra bir nüsha alınması da unutulmamalıdır.


7.Gizlenmiş Giderleriniz İçin Fon Oluşturun!

İşçiler çalışırken, aldıkları ücret dışında, çoğu zaman mali tablolara yansıtılmayan ve bu anlamda gizlenen kimi giderleri de biriktirmektedirler. Bu giderler işçinin sözleşmesi fesh olduğunda karşımıza çıkmaktadır. Bunların başlıcaları kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve kullanılmamış izin ücretleridir.
Tazminatlar işverenin kusuru sonucu ya da işçinin yasalarda gösterilen haklı gerekçeleri (evlilik, askerlik, emeklilik gibi) ile iş sözleşmesinin feshinde doğmaktadır. Ancak günümüzde kendi isteğiyle çıkan ve aslında hiçbir tazminata da hak kazanmayan işçilerin dahi sonradan tazminat için şikayet ve dava yoluna gittikleri görülmektedir.

Mal ve hizmet fiyatları belirlenirken bu yükümlülükler de göz önüne alınmalıdır. Yıllık karlardan da bu yükümlülükler için karşılık ayrılması önem arz etmektedir. Yine yıllık ücretli izinlerin, planlı bir şekilde kullandırılması, işçilerin izin haklarının biriktirilmemesi bu açıdan önem arz etmektedir.


8.Yurtdışındaki Ortağınızdan Borç Alırken Dikkat Edin!






-Eğer borç örtülü sermaye kapsamına giriyorsa, örtülü sermaye sayılan borca ilişkin borçlanma maliyetlerinin kurumlar vergisine esas kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmemesi ve faiz ödemelerinin kar payı olarak değerlendirilerek %15 oranında (çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları tevkifatı etkileyebilmektedir) kar dağıtımı stopajı yapılması,


-Brüt faiz ödemeleri üzerinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanması gerekir.

9.Anonim Şirketler Hisse Senedinizi Bastırmayı İhmal Etmeyin!

– Gerçek kişilerce iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gelir vergisinden istisnadır.  

Bu istisna için hisse senedinin basılı olması gerekir.

-Hisse senedi basılı değilse, hisse satışı sözleşme ile olabilmektedir. Bu durumda sözleşme için damga vergisi hesaplanmaktadır.

Ancak basılı hisse senetlerinin devri nama yazılıda ciro, hamiline yazılıda teslim ile olduğundan damga vergisi doğmamaktadır.

10.Ödemesi Yapılmadığı Sürece Geçici ve Kurumlar Vergisi Matrahından Düşülemeyecek Giderler (KKEG)!

Kurumlar vergisine esas kazancın tespitinde giderlerin karşılığının ödenmesi esas değildir. Tahakkuk etmesi esastır. Ancak bunun istisnaları da bulunmaktadır. Bu istisnai durumlar aşağıda belirtilmiştir.

-İşçilerin sigorta primleri

-İşten çıkan işçinin kıdem tazminatı (kıdem tazminatı karşılıklarının ödenmediği için KKEG niteliğinde olduğu malumdur.)

 İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenmesi taahhüt edildiği halde ödenmeyen katkı payları
-İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi gerekirken ödenmeyen zarar, ziyan ve tazminatlar

İşverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümlerine göre sendikalara ödenmesi gereken aidatlar

Bu tutarlar tahakkuk ettikleri dönemde, muhasebenin temel kavramlarından dönemsellik kavramı uyarınca gelir tablosuna gider olarak yansır ve geçici vergi ile kurumlar vergisi beyannamesinde ödenmediklerinden dolayı kanunen kabul edilmeyen gider olarak beyan edilir.

Ödendiği dönemde ise, eğer tahakkuk ettiği hesap dönemi geçmediyse kanunen kabul edilmeyen giderlerden çıkarılır. Sonraki hesap döneminde ödendi ise, ödenen tutarlar geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamesine indirim olarak yansıtılır.

11.Çek Kanununa Göre Şirket Ortakları ve Yöneticilerinin Çek Hesapları Şirkete Ait Kabul Edilebilir  ve Bu Hesaplar Gelir İdaresi Başkanlığına Bildirilebilir!

Çek Kanununun 4/2. maddesi uyarınca tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilir.

Düzenlemenin kayıtdışılıkla mücadele amacı taşıdığı anlaşılmaktadır. Nitekim yasal düzenleme uyarınca söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilecektir.


Bilindiği gibi şirketler, finansman ihtiyaçlarını özkaynak (sermaye, dağıtılmamış karlar vb.) ile karşılayabildikleri gibi yabancı kaynak (krediler, tedarikçilere borçlar vb.) ile de karşılayabilmektedirler. Yabancı kaynakla finansman halinde, borçlanma maliyetlerinin vergi matrahından düşülmesi yabancı kaynakla finansmana avantaj sağlamaktadır. Ülke ekonomileri açısından şirketlerin özkaynakla büyümeleri her zaman istenen bir durumdur. Şöyle ki kırılgan ekonomilerde finansman yapısı borç ağırlıklı olan işletmeler, kriz dönemlerinde krizin derinleşmesine sebebiyet vermektedirler. Bu sebeple nakit sermaye artışında da vergi matrahından düşülmek üzere indirim ihdas edilerek, yabancı kaynakla borçlanmanın avantajı kısmen giderilmeye çalışılmıştır.
07.04.2015 Tarih ve 29319 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6637 Sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrasına eklenen “ı” bendi uyarınca   nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilebilecektir.

30.06.2015 Tarih ve 29402 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yukarıdaki %50’lik oran sermaye artırım amacına ve şirket yapılarına göre farklı şekillerde yeniden belirlenmiştir.


13. KDV İadesi İsterken Hesaplamada Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Husus!

Öteden beri KDV iadesi taleplerinde iadesi istenen alımın KDV tutarı ile iade istendiği aydaki devreden KDV tutarı karşılaştırılmakta, iadeye konu alımın KDV tutarı devreden KDV tutarını geçmeyecek şekilde iade alınabilmekteydi.

Ancak KDV Genel Uygulama Tebliği ile bu uygulama değiştirilmiştir. Tebliğden sonra alımın KDV’si, alımın yapıldığı dönemden iadenin istenileceği döneme kadar devreden KDV ile karşılaştırmaktadır. Eğer bu süreçte KDV ödemesi çıktı ise iade istenemeyecektir. Ya da bu süreçte devreden KDV, iadesi istenen alımın KDV tutarının altına düştü ise en düşük devreden KDV tutarı iade istenecek KDV tutarı olarak dikkate alınacaktır.

Emrah Aygül